------

Tuhaf Hastalıklar

Dünyamızda her gün yeni ve tuhaf hastalıklar ortaya çıkıyor, işte bunlardan bazıları...




















Osmanlı'nın 5 Gemiyle İrlanda'da Bıraktığı İz



Yaklaşık iki milyon İrlandalı'nın göç etmesine ve ölümüne sebep olan açlık ve kıtlık felâketi sırasında Sultan Abdülmecid, zor durumdaki İrlanda halkına 10.000 Sterlin yardımda bulunmak istedi. Fakat kendi topraklarına dâhil olan bu bölgeye sadece 2.000 Sterlin yardım yapmayı kararlaştıran İngiltere Kraliçesi Victoria, Osmanlı'nın kendilerinden kat kat fazla bağış yapmasını kabul etmeyerek, İstanbul’daki büyükelçisi vasıtasıyla, Sultan’ın teklifini reddetti ve Osmanlı bağışı -İngiltere'nin isteğiyle- 1.000 Sterlin'e indirildi. Sultan Abdülmecid bunun üzerine İrlanda’ya tahıl yüklü 5 gemi gönderdi. Fakat İngilizler'in Dublin Limanı’na sokmadıkları erzak dolu yardım gemileri, yüklerini Drogheda Limanı’na boşalttı. (1847) Bu dönemde İngiltere ve kıta Avrupa’sı sanayi devriminin getirdiği refah ve zenginliğe rağmen İrlanda’ya yardım etmezken, Osmanlı içinde bulunduğu maddî sıkıntı ve uzak coğrafi mesafeye aldırmadan zor durumdaki bölge insanına yardım etmek istiyordu.

İşte, bu olayın anısına 800. kuruluş yıldönümünü kutlayan Drogheda Belediyesi’nce yaptırılan "Şükran Plâketi", 150 yıl önce Türk Gemicilerin misafir edildiği eski belediye sarayının duvarına (şimdiki Westcourt Oteli'ne) törenle çakıldı.

İrlanda Asilzâdeleri'nin Osmanlı Padişahı'na gönderdikleri ve hâlen Topkapı Sarayı Müzesi arşivinde muhafaza edilen yardım sonrası gönderilmiş Teşekkür Mektubu'nda ise şöyle deniliyor: "Aşağıda imzaları bulunan biz İrlanda Asilzâdeleri, Beyefendileri ve Sâkinleri, Majesteleri tarafından acı çeken kederli İrlanda halkına gösterilen cömert hayırseverlik ve alâkaya en derin minnetlerimizi saygıyla takdim eder ve onlar adına Majesteleri tarafından İrlanda halkının ihtiyaçlarını karşılamak ve acısını dindirmek üzere cömertçe yapılan bin sterlinlik bağış için teşekkürlerimizi arz ederiz."

İrlanda'ya Osmanlı yardımının etkisi öylesine büyük olmuş ki

Şehrin ve ülkenin ünlü futbol klübü Drogheda United'ın simgesinde de ayyıldız kullanılmış.

Drogheda’nın Belediye başkanı Alderman Frank Goddfrey törende yaptığı konuşmada şehir ambleminin Osmanlı hilâl ve yıldızı olduğunu hatırlatarak “Şükran Plâketi'miz, iki ülke insanlarının dostluk sembolü olacaktır ümidindeyim.” dedi. Kıtlık ve Açlık Müzesi müdürü de, Türk Halkı'na ve Osmanlı Devleti’ne minnettar olduklarını vurguladı.

Büyük İrlanda Kıtlığı

İrlanda Tarihi'nin en önemli olaylarından biri olan İrlanda Açlığı, Büyük Kıtlık veya Patates Kıtlığı diye de adlandırılan İrlanda patatesinin zehirlenmesi sonucu ortaya çıkan büyük afette yaklaşık 1 milyon İrlandalı hayatını kaybetmiş ve yaklaşık 2 milyon İrlandalı da çoğunlukla Amerika'ya göç ederek ülkeyi terk etmiştir. 1845'te Amerika'dan sızan (veya sızdırılan) zehirli bir mikroskobik mantar olan Phytophtera İnfestans'ın, ülkenin en temel gıda maddesi olan patates ürününün üçte birini yok etmesiyle başlayan kıtlıkda ertesi yılki kayıp yüzde 80-90'lara kadar ulaştı. Aç halkın tohumlukları da yemesi sebebiyle kıtlık 1847'de zirveye ulaştı. İthal tohumların kullanıldığı 1848'deki mahsulde ise patateslerin yarıya yakını heba oldu. 1849'dan itibaren azalmaya geçen felaket 1851'de sona erdi.

Patates Kıtlığı'nın yaşanmasından sonra başlayan ölümler ve göç olaylarından sonra yaklaşık 8 Milyon olan İrlanda nüfusu bir kaç yıl içinde yaklaşık 5 milyona gerilemiş, Amerika'ya göç etmek zorunda kalıp bir daha vatanlarına dönemeyen İrlandalılar ise geride pekçok hüzünlü hikaye bırakmışlardır.

Acı Gün Dostu

İngiltere Kraliçesi'nin kendi topraklarına dahil bir bölgeye Osmanlı Devleti tarafından yapılmak istenen nakdî yardımı engellemesi ve yardım miktarını onda bire düşürmesi, ibret verici bir olaydı. Buna karşılık, Osmanlı Sultanı Abdülmecid’in muhtemel siyasi gerilimleri ve ulaşım güçlüklerini de göze alarak 4.000 kilometre uzaklıktaki fakir bir ülkeye tahıl yüklü gemiler göndermesi tarih sayfalarında benzerine rastlanmayacak bir alicenaplık örneğiydi.

Evet, Avrupa'nın en batısında, tarih boyunca hiç karşı karşıya gelmediğimiz insanların memleketinde, bizimle ilgili, kitabe diyebileceğimiz bir belge çakılı. Oradaki üç-beş satır, insanlık tarihini anlatan ciltler doluşu kitaba sığmayacak bir mana zenginliği içinde, daha nice asırlar ötesine mesaj verip, ışık tutacak.

Rafine Tuzun Zararları

Hadisi şerifte: ”Yemeğe tuz ile başlayandan Allah (c.c.) 330 çeşit hastalığı uzaklaştırır. Bu hastalıklar delilik, cüzzam, bağırsak rahatsızlığı ve diş ağrısıdır. Kalanı Allah’ın yüce bilgisinde saklıdır” buyurulmuştur.



Tuz derken, bugün ki rafine edilmiş sofra tuzu (NaCI, sodyum klorür) değil doğal, işlenmemiş kaya tuzunu veya deniz tuzunu kastediyoruz. Bu tuzlar iyot, magnezyum, potasyum, çinko, silikat gibi insan sağlığı için gerekli makro ve mikro elementleri içerir. Gri kaya tuzu (turşu tuzu), deniz tuzu (kalın olan), ingiliz tuzu, hindistan tuzu doğal tuzlardandır. Bunlar ve benzeri tuzlar bağırsakları temizleyip ishali durdurur, kabızlığı ve çeşitli kokuları gideriri, mişe asiti üretimine yardımcı olur, donmuş maddeleri eritir, diş taşlarını temizler, safrayı ve balgamı söker, yaraları temizler ve kurutur, diş etlerini ve dalağı kuvvetlendirir, cildi güzelleştirir.

Çiğ sebze ve salatalara tuz katmak doğru değildir. Çünkü tüm bitkiler suni gübre ile yetiştirildiği için, sebzeler, tahıllar, meyveler tuz içerir. Rafine edilmiş sofra tuzu turşunun kalitesini, sıcak yemeğin tadını bozar. Rafine edilmiş katkılı sofra tuzu veya yapay tuz, bütün katkılı yiyecekler gibi, sağlığa zararlıdır ve doğal tuzun yerini tutamaz.

Sofra tuzuna eklenen katkı maddeleri;

Sodyum alüminyum silikat (E173): Renklendirici ve nem tutucu olarak kullanılan katkıdır. Zehirlidir ve katkı maddeleri dahil her türlü maddeye karşı aşırı duyarlılığa neden olabilir. Dünyanın çoğu ülkesinde yasaklanmıştır. Alimünyum bazlı nem tutucuların beyin dokularına yerleşerek öğrenme bozukluğu, zeka geriliği ve felçlere sebep olduğu tespit edilmiştir.

Titanyum Dioksit: Nano parçacıkları nem tutucu ve beyazlatıcıdır. Bunlarla birlikte iyotlu tuza potasyum iyodür katılmaktadır. Potasyum iyodürün iyot stabilizörü Sodyum Tiyo sülfattır. Potasyum iyodür çok zararlı bir maddedir ve tek başına troid bezinin dengesizliğine neden olur.

Pastörize Süt Zararlı mı?

Uzmanlar, sütün içerisindeki bazı bakterilerin hastalık yapmadığını, birçok hastalığı önlediğini ve sütün kesilmesini ve ekşimesini sağladığını söylüyor.



Onkolog Uz. Dr. Yavuz Dizdar 3 Mart ve 10 Mart 2010 tarihlerinde Dünya gazetesindeki köşesinden soruyor; “Sütler ve yoğurtlar neden bozulmuyor, bunlar dayanıklı beyaz eşya mı yoksa bozulmaya karşı efsunlular mı?” diye. Herkes dikkat etmiştir, son yıllarda satın aldığımız kutu sütler ve yoğurtlar buzdolabında bir ay kalsa dahi ekşimiyor, ancak günler sonra ekşiyerek değil küflenerek bozuluyor. Eskiden satın aldığımız yoğurtlar 3-4 gün içerisinde tüketilmezse ekşir, tadı değişirdi. Şimdilerde marketlerden satın aldığımız yoğurtların ve kutu sütlerin içerisindeki bakteriler, UHT teknolojisi kullanılarak yok edildiğinden, içerisinde bakteri bulunmayan sütler ve yoğurtlar ekşime yapmıyor, hatta günlerce bozulmadan saklanabiliyor.

Ancak, pastörizasyon yapılan yani hızla ısıtılıp soğutulan süt ürünlerindeki sağlığa zararlı bakteriler ortadan kaybolurken sağlığa yararı olanlar da yok oluyor. Uzmanlar, sütün içerisindeki bazı bakterilerin hastalık yapmadığını, birçok hastalığı önlediğini ve sütün kesilmesini ve ekşimesini sağladığını söylüyorlar. Hatta bu bakterilerin, sağlıklı sütün bir çeşit sigortası olduğunu da belirtiyorlar. Bu durumda, aslında süt çok faydalı bir içecekken pastörizasyon, UHT gibi işlemler sonrası zararlı bir ürün haline geliyor. Prof. Dr. Ahmet Aydın bu zararları 2 şekilde açıklıyor;

1- Teknolojinin elini değdirdiği süt ve süt ürünleri, yapılan işlemler sonucu doğal enzimlerini ve proteinlerini kaybederken sindirilemez hale geliyor. Sütün sindirimini sağlayan laktaz ve lipaz aktif enzimleri pastörizasyon ve UHT gibi işlemler sonrası canlılığını yitiriyor ve yetişkin mideler tarafından gerektiği kadar sindirilemiyor.

2- Enzim eksikliği ve hayati öneme sahip proteinlerin değişmesi, sütteki kalsiyumu ve mineral elementlerini eritiyor.

Konuyla ilgili 1930’lu yıllarda Dr. Francis M. Pottenger’in 900 kedi üzerinde 10 yıl süreyle yaptığı araştırmaya göre, çiğ süt içen bir grup kedi, sağlıklı olarak büyürken, pastörize sütle beslenen grup bir süre sonra durgun, sersem ve normalde insanlarla ilişkilendirilen kalp krizi, böbrek yetmezliği, tiroit bozukluğu, solunum rahatsızlıkları, diş kaybı, kemik zayıflığı gibi kronik yozlaştırıcı rahatsızlıklara karşı savunmasız hale geldi.

Görüldüğü gibi doğal niteliklerinden uzaklaştırılmış süt, insan ömrünü değil yalnızca raf ömrünü uzatıyor.

Kutu süt ve süt ürünlerinin aylarca bozulmaması, uzun ömürlü olması pastörizasyon işlemleri ve UHT teknolojisinden mi yoksa ambalajlamalarından mı ya da inekleri yayılım için hiç meralara çıkarmadan ahır ortamında hazır yemlerle, antibiyotik kullanarak büyütülüp beslenmesinden mi kaynaklanıyor bilemiyoruz ancak bildiğimiz bir şey var ki, kaymak bağlamayan, ekşimeyen, kesmeyen sütler ve yoğurtlar doğal değildir. Ayrıca homojenizasyon sırasında süte 2 ton civarında bir basınç uygulanıyor ve süt proteinlerinin moleküler yapısı büyük ölçüde değişiyor. Moleküler yapısı değişmiş proteinlerin ise immün sistemini aşırı uyararak bazı hastalıklara sebebiyet verdiği de bilinmektedir.

Yoğurt ve süte benzer bir başka örnek de açıkta bırakılan margarinlerde görülmektedir. Yapılan bir araştırma margarinlerin günlerce bozulmadığını, acımadığını hatta karınca ve sineklerin bu margarine yaklaşmadığını gösterdi. Bu ilginç araştırma, acaba margarinlerin içerisinde ne tür bir katkı maddesi var, yoksa bunlar da mı efsunlu, diye düşündürüyor. Margarinlerin üzerinde transyağ yoktur, kalp dostudur gibi doğruluğu margarin üreticilerince kanıtlanmış, tüketicilerin sorgulamadan inandığı ibarelerin yer almasına artık söz söylemiyoruz fakat margarinlerin gözle görülen, şahit olunan bu durumuna ne diyeceğiz?

Teknolojinin elinin değdiği sütlerin ve süt ürünlerinin her ne kadar zararları bilinse de sağlığa olan yararlarından ötürü süt ve süt ürünlerinin tüketimi tüm dünyada artmaktadır. Yaşamsal aminoasitleri içeren yüksek değerli süt proteini, yaşamsal yağ asitlerini içeren süt yağı, birçok mineral madde, süt şekeri ve birçok vitamini ile süt, temel gıda maddesi olarak kabul edildiğinden kutu sütlerin raf ömrünü uzatmak için yapılan çalışmalarda aşırıya kaçılmamalı, süt ve süt ürünleri doğal özelliklerini kaybetmemelidir.

Mağara Arkadaşları



Geçmiş ümmetlerde gurbete çalışmaya giden üç arkadaş, bir ara yoğun bir yağmura mâruz kalınca yol kenarındaki bir mağaraya sığınırlar. Ne var ki, karşı dağdan, düşen yıldırım sebebiyle kopup yuvarlanan bir taş gelir, içinde bulundukları mağaranın kapısına sıkışıp kalır.

İçeride bulunan üç arkadaş korkup düşünmeye başlarlar. Nasıl çıkacaklar kapanmış olan mağaradan? Biri der ki: Bu belâdan kurtulmamızın bir çâresi olabilir. O da, Rabbimizin rızâsı için yapmış olduğumuz iyilikler. Gelin bunları şefaatçı yapıp buradan kurtulmayı Rabbimizden dileyelim.

Bu sebeple biri der ki:

– Ey Rabbim! Ben yanında işçi çalıştıran biriydim. Bir gün, çalışan işçim akşam yevmiyesini almaya gelmedi. Ben de onun parasını onun adına ayırıp çalıştırdım. Seneler sonra gelince parasını kazancıyla birlikte verdim. Şaşırdı, almak istemedi. Sonra ciddi olduğumu anlayınca yevmiyesini kazancıyla alıp sevinerek gitti. Bunu sadece senin rızân için yaptım. Eğer senin yanında makbul oldu ise, bunun hürmetine şu kayayı, çıkacağımız yerden uzaklaştır!

Bu dua üzerine kaya yerinden kımıldar, ama çıkılacak kadar yer açılmaz.

İkincisi de şöyle der

– Ey Rabbim! Ben annesine çok hizmet eden biriyim. Bir gece annem su istemiş, ben de koşup dışarıdan su getirmiştim, baktım annem uyumaktadır. Karşısında uyanıncaya kadar bekledim. Gece yarısı uyandığında beni karşısında bekler halde görünce çok memnun olup duâ etmişti. Bunun hürmetine bu belâdan bizi kurtar.

Kaya biraz daha kımıldar, ama yine kurtulmaya yeterli değildir.

Üçüncü olarak da son arkadaşları şöyle duâ eder:

– Ey Rabbim! Memleketimizde kıtlık olmuş, bir çok âile açlık belâsına mâruz kalmıştı. Benim durumum ise iyi idi. Bir gün komşum kızı yanıma gelip açlıktan ölüm tehlikesi geçirmekte olan âilesi için benden yiyecek birşeyler istemiş, ben de ona kendisini bana teslim etmesi halinde istediğini verebileceğimi söylemiştim. Başka çâresinin kalmadığını anlayan kızcağız, nihayet isteğime râzı olmuş, birlikte tenha yere gittiğimizde birden şu ikazda bulunmuştu:

– Ey elinde imkân olan adam! Allah’dan kork, benim iffet mührümü nikâhsız bozmaktan hicap duy! Bu mühür, ancak nikâhla bozulur, başka değil!

Bu beklenmedik ikazdan korkup titremeye başladım. Kendimi mâsum bir kızın namus mührünü bozan iffetsiz durumuna düşürmekten utandım ve dedim ki:

– Haydi gel, istediğin kadar yiyecek al, mührünü muhafaza ederek iffetinle yaşa.

Böylece ona istediğini verdim ve mührünü bozmadım. Bunu senin rızân için yaptım. Eğer kabul edildi ise, şu kayayı kapımızdan uzaklaştır da çıkıp kurtulalım.

Bir de baktılar ki, sıkışmış kaya paldır küldür yuvarlanıp gitti, kurtulup dışarı çıktılar.

Ancient Megastructures - The Alhambra



ENGLISH | DOCUMENTARY | AVI | 704X528 | 585 MB | RAR

The Alhambra is the greatest example of Islamic military architecture in Europe. In 1238, the Moorish Sultan Muhammad I withdrew to Granada, in southern Spain, to create a bastion that would protect his family against Christian attack. It was here, against the backdrop of war and terror that Muhammad began a construction process that would span more than one and a half centuries and create one of the most beautiful palaces in the world. But just how did he construct such an impregnable fortress? How did he raise water from the river 100 metres below, to irrigate its gardens? And why is Greek geometry a crucial part of this Muslim masterpiece? See how ingenious engineering solutions and treacherous political betrayals gave birth to what is arguably the most perfect example of Moorish architecture in existence.



Download Links:

http://www.sendspace.com/file/zl08p6
http://www.sendspace.com/file/f6my7f
http://www.sendspace.com/file/x1f245

Ebabil Kuşu

Tüm ömrünü uçarak geçiriyor, sadece üremek için konuyor. Baharın habercilerinden Ebabil kuşu...



Ebabiller aslında kahverengidir, fakat gökyüzünde uçarlarken siyah görünürler. Uzun, bumeranga benzer kanatları, kısa ve çatallı kuyrukları vardır.

Ebabilleri, kırlangıçla karıştırabilirsiniz. Fakat kırlangıçlar gibi uçarken kanatlarını kırmazlar. Ayrıca onları kırsal bir alanda görmek de imkansızdır. Yuvalarını çatıların gizli yerlerinde yaparlar ve yuvalarına çok hızlı girip çıkarlar.

Bazı ebabillerin 21 yıl yaşadığı gözlenmiştir. Bu kadar küçük bir kuş için bu oldukça uzun bir süre değil mi?
Ebabil görmek için yaz aylarında gökyüzünün çok yükseklerine bakmalıyız.

Ebabiller asla kırlangıçlar gibi teller gibi yerlere tünemezler. Onları, özellikle akşam üstü çatıların ve evlerin üzerinde çılgınca çığlıklar atarak hızla uçarken görebilirsiniz. Ebabiller mükemmel uçan kuşlardır. Yaşamlarının büyük bir kısmını uçarak geçirirler. Sadece üremek için bir yere konarlar. Uçarken uyurlar!

Ebabilleri en kolay şehirde, binaların arasında görebilirsiniz. Yuvalarını binalardaki çatlaklara, havalandırma boşluklarına, çatı aralarına yaparlar. Yuva yapmak için uçarken rasgele topladıkları tüy, ot ve tohumları kullanırlar. Unutmayın, ebabilleri şehirlerde görmek kolay ama kırsal alanlarda görmek oldukça zordur. Kırsal bir alanda ebabil gördüğünüzü düşünüyorsanız, büyük bir olasılıkla kırlangıç görmüşsünüzdür. Kırlangıç ve ebabil birbirlerine oldukça benzer olan türlerdir.

Ebabiller Avrupa’ya Mayıs’ın başında gelir ve genellikle iki hafta içinde,oldukça hızlı bir şekilde tüm kıtaya yayılırlar. Türkiye’nin bir çok yerinde ürerler. En çok sayıda ebabiliyse Mardin şehrinde görmeniz mümkün. Kışı geçirmek için Afrika’nın güneyine geri dönerler.

Avrupa’daki ebabillerin sayısı iyi durumda. Durumları iyi olmasına rağmen yine de ebabillerin yuvalarını ve yaşam alanlarını koruyarak onlara yardım edebilirsiniz.

Diyet Yapanları Korkutan Araştırma

Diyet yapmanın, kanser ile kalp ve şeker hastalığı gibi ölümcül sağlık sorunları gelişme riskini artırdığı tespit edildi.



Daily Mail'de yayınlanan habere göre, Kaliforniya ile Minnesota üniversiteleri tarafından yapılan çalışmada, diyet yapanlarda yüksek seviyede üretilen zararlı kortizol hormonunun kilo aldırdığı bulundu. Ayrıca, diyet yapanlar ne yediklerini denetlediklerinde ve kalori alımlarına dikkat ettiklerinde bu durumun psikolojik stresi artırdığı gibi zihinsel sağlığa da zarar verebildiği saptandı.

Daha sonraki çalışmaların da diyet yapmanın stres ve kortizolu artırdığını göstermesi durumunda, doktorların hastalarını iyileştirmek için diyet önermeden önce tekrar düşünmeleri gerekecek. Kronik stresin koroner kalp hastalığı, yüksek kan basıncı, şeker hastalığı ve kanser gibi hastalıklarla bağlantılı olduğunu söyleyen araştırmacılar, diyet yapmanın da potansiyel olarak bu stresi daha da artırdığını kaydettiler.

Çalışma, günde bin 200 kalori alımını kapsayan 3 haftalık diyet uygulayan 121 kadın üzerinde gerçekleştirildi. Her hastadan kortizol seviyesinin test edilmesi için çalışma öncesi ve sonrası tükürük örnekleri alındı. Sonuçlar, 3 haftanın sonunda hormon seviyesinde önemli derecede bir artış olduğunu gösterdi.

Küçük Abdussamed



http://rapidshare.com/files/210568783/kucuk-abdussamed-adiyat.wmv
http://rapidshare.com/files/210569748/kucuk-abdussamed-alak.wmv
http://rapidshare.com/files/210571299/kucuk-abdussamed-asr.wmv
http://rapidshare.com/files/210572183/kucuk-abdussamed-beyyine.wmv
http://rapidshare.com/files/210573250/kucuk-abdussamed-duha.wmv
http://rapidshare.com/files/210573867/kucuk-abdussamed-fatiha.wmv
http://rapidshare.com/files/210575957/kucuk-abdussamed-felak.wmv
http://rapidshare.com/files/236538731/kucuk-abdussamed-felak.wmv
http://rapidshare.com/files/236538922/kucuk-abdussamed-fil.wmv
http://rapidshare.com/files/236539169/kucuk-abdussamed-humeze.wmv
http://rapidshare.com/files/236539246/kucuk-abdussamed-ihlas.wmv
http://rapidshare.com/files/236539508/kucuk-abdussamed-insirah.wmv
http://rapidshare.com/files/236539675/kucuk-abdussamed-kadir.wmv
http://rapidshare.com/files/236539888/kucuk-abdussamed-kafirun.wmv
http://rapidshare.com/files/236540131/kucuk-abdussamed-karia.wmv
http://rapidshare.com/files/236540205/kucuk-abdussamed-kevser.wmv
http://rapidshare.com/files/236540332/kucuk-abdussamed-kureys.wmv
http://rapidshare.com/files/236540494/kucuk-abdussamed-maun.wmv
http://rapidshare.com/files/236540687/kucuk-abdussamed-nas.wmv
http://rapidshare.com/files/236540772/kucuk-abdussamed-nasr.wmv
http://rapidshare.com/files/236540936/kucuk-abdussamed-tebbet.wmv
http://rapidshare.com/files/236541180/kucuk-abdussamed-tekasur.wmv
http://rapidshare.com/files/236541397/kucuk-abdussamed-tin.wmv
http://rapidshare.com/files/236541665/kucuk-abdussamed-zilzal.wmv

Fatih Sultan Mehmed'in Devasa Topları

Allah, The Lord of the Worlds - Russian Version



Plot: This movie contains chapters of the holy Qur'an in Russian and also in Arabic with subtitles. It tells us about the life in this world and hereafter. A guidance and reminder for muslims and non-muslims.

Category: Religion

Genre: Islam

Language: Russian (Русский), Arabic

Release Year: 2010

Direct Link:

http://www.archive.org/download/russian_islamic_film/Allah_the_lord_of_the_worlds_russian_version.avi

O Uyuyorsa da Dostu Uyanıktır



Râbia-tül Adeviyye, bir gece, evinde geç vakitlere kadar namaz kılarken hasırın üzerinde uyuya kaldı. Bu arada evine bir hırsız girdi. Her tarafı aradı, çalacak bir şey bulamadı.
Giderken;

"Girmişken boş çıkmayayım" diyerek, Râbia hazretlerinin dışarıda giydiği örtüsünü aldı. Evden çıkarken yolunu şaşırdı, kapıyı bulamadı. Geri dönüp örtüyü aldığı yere bıraktı. Bu sefer rahatlıkla kapıyı buldu. Kapıyı bulunca tekrar geri dönüp, örtüyü aldı. Fakat yine kapıyı bulamadı. Bu hâl yedi defa tekrarlandı.

Yedinci defâ tekrar örtüyü eline alınca şöyle bir ses duydu:

"Ey kişi kendini yorma. O yıllardır kendini bize ısmarladı. Şeytanın ona yaklaşma gücü yok iken, hırsızın onun örtüsüne yaklaşması mümkün müdür? Git, yorulma, boşuna uğraşma. O uyuyorsa da dostu uyanıktır ve onu korumaktadır."

Bu hâdiseden korkup dışarı fırlayan hırsız, tövbe edip bu kötü huyundan vazgeçti.

When the Moors Ruled in Europe



ENGLISH | DOCUMENTARY | AVI | 640X368 | 700 MB | RAR

When The Moors Ruled In Europe is a documentary movie presented by the English historian Bettany Hughes. It is a film on the contribution the Muslims made to modern Europe during their 700-year reign in Spain, which ended with the Spanish Inquisition in the 14th century. It was filmed in the Spanish region Andalucía, mostly in the cities Granada and Cordoba.



Download Links:

http://hotfile.com/dl/33546174/1d1dfdc/When_the_Moors_Ruled_in_Europe.part1.rar.html
http://hotfile.com/dl/33555005/314b16e/When_the_Moors_Ruled_in_Europe.part2.rar.html
http://hotfile.com/dl/33573016/60a6506/When_the_Moors_Ruled_in_Europe.part3.rar.html
http://hotfile.com/dl/33577627/a054fe4/When_the_Moors_Ruled_in_Europe.part4.rar.html

An Islamic History of Europe



ENGLISH | DOCUMENTARY | AVI | 704X400 | 755 MB | RAR

In this 90-minute documentary, Rageh Omaar uncovers the hidden story of Europe's Islamic past and looks back to a golden age when European civilisation was enriched by Islamic learning.

Rageh travels across medieval Muslim Europe to reveal the vibrant civilisation that Muslims brought to the West.

This evocative film brings to life a time when emirs and caliphs dominated Spain and Sicily and Islamic scholarship swept into the major cities of Europe.

His journey reveals the debt owed to Islam for its vital contribution to the European Renaissance.



Download Links:

http://hotfile.com/dl/33435114/d77137f/An_Islamic_History_of_Europe.part1.rar.html
http://hotfile.com/dl/33451390/991c766/An_Islamic_History_of_Europe.part2.rar.html
http://hotfile.com/dl/33522930/dc0199b/An_Islamic_History_of_Europe.part3.rar.html
http://hotfile.com/dl/33536038/6dde9a6/An_Islamic_History_of_Europe.part4.rar.html

Misvak Binbir Derde Deva



Diş macunları ileri derecede bazik olduğundan ağız içi dengeyi bozar. Ancak bu nebati fırçanın (misvak) aktif kısmı haftada bir değiştirilerek yeni bir fırça kullanma avantajını sağlar. Misvakta ise yüksek konsantrasyonlarda asit veya bazik tabiatta maddeler yoktur.

Ege Üniversitesinde yapılan bir araştırmada liflerinde baklava dilimi şeklinde anizotrop basit prizmatik bitki kristallerinin olduğu anlaşılmıştır. Bunun ise mekanik temizliğe tesiri büyüktür.

MİSVAK HAKKINDA BAZI HADİSLER



Buhârî ve Müslim'in Sahîhleri'nde Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'den şu hadis rivayet edilir:

"Ümmetime güçlük çıkarmak korkusu olmasaydı, kendilerine her namaz vaktinde misvak kullanmayı emrederdim" (Tecrid-i Sarih. c1 s20l; c3 s15.)

Yine Buhâri ve Müslim'in Sahîh'lerinde şöyle anlatılır:

"Peygamber efendimiz gece namaza kalktığında ağzını misvak­la fırçalardı."

"Misvak, ağzı temizler, Allah'ın hoşnutluğunu kazandırır".

Müslim'in Sahîh'inde de şu bilgiye rastlanır;

"Peygamber efendimiz evine girdiğinde ilk işi dişlerini misvaklamak olurdu".

Buhârî'de İbn-i Ömer şöyle der:

"Peygamber efendimiz sabah akşam misvak kullanırdı".

Peygamber efendimizin ölüm döşeğindeyken bile dişini fırçaladığı doğru olduğu gibi: "Ben sizden daha fazla misvak kullanırım" dediği de doğrudur.

MİSVAK'IN YARARLARI:



Misvakla ağzı fazlaca fırçalamak, ağızdaki yemek artıklarını ve dişlerin pasını giderir.

Dişleri mîdeden yükselecek gaz ve kirleri kabul etmeye hazırlar.

Normal şekilde fırçalanırsa dişleri parlatır.

Damağı güçlendi­rir.

Anti Septik (Mikrop kırıcı) özelliği vardır.

Dili çözer, sözün akışını kolaylaştırır.

Diş köklerindeki çürümeyi giderir,

Ağız kokusunu güzelleştirir.

Zekâyı berraklaştırır

Yemeğe karşı iştahı artırır.

Kokusu tükürük salgısını artırdığından dişetlerinin kurumasını önler. Diş etlerini sertleştirir.

Balgamı keser.

Görüşü güçlendirir.

Mîdeyi sağlamlaştırır

Sesi berraklaştırır.

Yemeğin sindirimine yardım eder.

Okumayı, zikir ve namazı canlandırır.

Uykuyu uzaklaştırır.

Rabbin hoşnutluğunu kazan­dırır.

Melekleri sevindirir ve sevapların sayısını artırır.

Bedenin rutubetini keser.

Veremi engeller.

Toz haline getirilmiş köklerinden macun yapılır. Kökleri kaynatılıp içilirse gonoreyi (bel soğukluğunu) önler. Dalak bölgesi ağrıları için çorba kıvamında içmek gerekir.

Teysir sahibi der ki:

"İddia ettiklerine göre; misvak kullanan kimse haftanın her Perşembe günü misvak kullanırsa, kafayı dinlendirir, duyuları netleştirir ve zekâyı keskinleştirir."

MİSVAK NASIL KULLANILIR?



Misvak yapılan ağaçların en sağlıklısı "Erak" ağacı vb.'dir. Bilinmeyen bir ağaçtan misvak yapmamak gerekir. Zîrâ bazen zehirle­yici olabilir. Misvak kullanmakta kararlı ve ısrarlı olmak gerekir.

Kullanılan misvakların en iyisi gül suyuyla ıslatılanıdır. En faydalı olanlarından biri de badem kökleridir.

Misvak'ın uzunluğu bir karış, çapıysa serçe parmak kalınlığında olmalı.

Misvak'ın bir ucunu ilk kullanımdan önce yumuşaması için suda (mümkünse gül suyunda) bekletiniz.

Yumuşattığınız ucun alttan 2-3 santimlik kısmının dışındaki sert tabakayı bıçakla kazıyın. İç kısımdaki lifler yumuşamaya başlamış olacak. Yumuşamadıysa dişleriniz arasında ezerek yumuşatın. Böylece lif lif ayrılmış bir fırçanız olacak.

Misvak'ı tutuş şeklimiz ise sağ elimizin baş ve küçük parmağımız Misvak'ın altında diğer üç parmağımız üzerinde olacak şekilde olmalıdır.

Her kullanımdan önce gerekirse Misvak'ı hafifçe dişinizle ezerek yumuşatın. Suya sokmadan, dişlerinize sürterek kullanın. İçinden gelen öz hem dişlerinizi beyazlatacak, hem de ağız kokusunu önleyecek.

Kullandıktan sonra yıkayıp ucu yukarıda kalacak şekilde dik olarak saklayın. Kullandığınız uç kısımdaki lifler "doğal olarak" eskiyip koptukça bu kısmı tamamen kesin ve açma işini tekrarlayın.

Misvak'ı kullanırken fazla baskı yapmadan enine doğru kullanmalıdır.

MİSVAK AĞACININ MEYVESİ



Buhârî ve Müslim'in Sahîh'lerinde Câbir İbn-i Abdillah r.a.in rivayet ettiği hadislerdendir- rivayet edildiğine göre Câbir şöyle dedi: "Biz Peygamber efendimizle birlikte misvak ağacının meyvesini topluyorduk, Peygamber efendimiz orada bulunanlara: "Siz bu yabanî yemişin kararanlarını tercih ediniz! Çünkü onun siyahı en lezzetlisidir" buyurdu". (Kebâs, erak (misvak ağacı)'nın meyvesidir.)

Bu meyve hicaz toprağında yetişir, yapısı sıcak ve kurudur. Faydaları ağacının faydalarına benzer. Mîdeyi güçlendirir, sindirimi rahat hâle getirir, bal­gamı temizler, sırt ağrılarına ve dertlerin çoğuna fayda verir.

İbn-i Cülcül der ki: "Bu meyve kaynatılıp suyu içilirse idrarı çoğaltır ve mesaneyi te­mizler."

İbn-i Rıdvan da der ki: "Bu meyve mîdeyi kuvvetlendirir."

İşte Namazdaki On Güzellik



Ebû Hureyre (r.a)’ın bildirdiğine göre Hz.Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur:

"Namaz dinin direğidir. Namazda on güzellik vardır. Bu on güzellik şunlardır:

01. Yüzü güzelleştirir.
02. Kalbi nurlandırır.
03. Bedeni dinlendirir.
04. Kabirde arkadaştır.
05. Rahmetin inmesine sebeptir.
06. Gök kapılarının anahtarıdır.
07. Ahirette günah ve sevapları ölçen terazide sevap kefesini ağırlaştırır.
08. Rabbi hoşnut ve memnun eder.
09. Cennete giriş için ödenecek ücrettir.
10. Cehennem ateşine karşı bir kalkandır.

Ebû Hüreyre radıyu anh şöyle dedi: Resûlullah sallu aleyhi ve sellem’i: “Şüphesiz ki benim ümmetim, kıyamet gününde, abdest izlerinden dolayı yüzleri nurlu, elleri ve ayakları parlak olarak çağırılacaktır. Yüzünün nûrunu artırmaya gücü yeten kimse bunu yapsın” buyururken işittim. (Buhârî, Vudû’ 3; Müslim, Tahâret 35)

Cündüb İbni Süfyân radıyu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Sabah namazını kılan kimse Allah’ın himayesindedir. Dikkat et, ey Ademoğlu! Allah, bizzat himayesinde olan bir konuda seni sorguya çekmesin.” (Müslim, Mesâcid 261-262. Ayrıca bk. Tirmizî, Salât 51, Fiten 6; İbni Mâce, Fiten 6)

Osman İbni Affân radıyu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Kim güzelce abdest alırsa, o kimsenin günahları tırnaklarının altına varıncaya kadar bütün vücudundan çıkar.” (Müslim, Tahâret 33. Ayrıca benzer rivayetler için bk. Nesâî, Tahâret 84; İbni Mâce, Tahâret 6)

Ehline namazı emret; kendin de ona sabırla devam et. Senden rızık istemiyoruz; (aksine) biz seni rızıklandırıyoruz. Güzel sonuç, takva iledir. (Taha Suresi, 132)

Onlar, ne ticaret ne de alış-verişin kendilerini Allah’ı anmaktan, namaz kılmaktan ve zekat vermekten alıkoyamadığı insanlardır. Onlar, kalplerin ve gözlerin allak bullak olduğu bir günden korkarlar. (Nur Suresi, 37)

(Resulüm!) Sana vahyedilen Kitab’ı oku ve namazı kıl. Muhakkak ki, namaz, hayasızlıktan ve kötülükten alıkoyar. Allah’ı anmak elbette (ibadetlerin) en büyüğüdür. Allah yaptıklarınızı bilir. (Ankebut Suresi, 45)

Hacamat Hakkında

Alternatif tıpta geniş bir yere sahip olan ve binlerce yıldır bir tedavi yöntemi olarak kullanılan ‘Hacamat’ hastalara şifa dağıtıyor.



Hacamat, İslam ülkelerinde yaygın olmasının yanısıra, Almanya, Avustralya, Kanada, Malezya ve Çin gibi ülkelerde de kullanılan alternatif tıpta büyük bir öneme sahip.

Yabancı ülkelerde kullanılmasına ve bilim adamları tarafından da hacamatın şifa özelliği taşıdığı ispatlanmasına rağmen, ülkemizde yasak olması ise akıllarda soru işaretleri bırakıyor. Sağlık Bakanlığı tarafından bunun için uygun zeminlerin oluşturulması bekleniyor.

Hacamat genellikle kulak arkası ve sırta yapılıyor. Tedavinin ilk aşaması tıraş. Tıraşın ardından işlem başlıyor. Devreye, ateş, bardak ve neşter giriyor. Hacamat tedavisinin Medine’de kullanımıyla ilgili Dr. Mehmet Kocabaş’ın söyledikleri ise hacamatın önemini ortaya koymuş durumda. Kocabaş, “hacamat” yani kan alma hadisesinin Medine’de çok popüler olduğunu, en aliminden en cahiline kadar her hastanın genellikle “hacamat” yöntemiyle tedavi edildiğini söylüyor. Hacamat, kan aldırmak sureti ile yapılan tedavi yöntemi olarak biliniyor. Şırınga ile alınan kan vücudumuzun en temiz kanı. Hacamat tedavisi ile alınan kan ise vücudumuzda hareket etmeyip çeşitli hastalıklara sebep olan kanın alınması ile yapılan bir tedavi yöntemi. Tıbbı Nebevi’de kan aldırma işlemi, alınan kanın bir başka hastaya verilmesi ile değil, tamamen sağlık amaçlı olarak yapılmaktadır. Kan vücuttan çıktığında yerine plazma adı verilen bir vücut sıvısı geçerek, kanın sulanmasını sağlar. Akışkanlık özelliği artan kanın aynı zamanda çevredeki, beyin ve karaciğerdeki dolaşımının da düzelmiş olduğu tıbben bilinmektedir.

Hacamat tedavisinin en yaygın olduğu yer Medine’dir. Burada ‘hacamat’ yöntemiyle tedavi uygulayan birçok merkez bulunuyor. Medineliler herhangi bir rahatsızlık durumunda bu merkezlere hacamat yaptırarak şifa buluyorlar. Bu tedavi merkezlerinin sahipleri arasında Türk olanlar da var. Türkiye’de bu tedavi yöntemi Sağlık Bakanlığı tarafından tanınmadığı için ehil olmayan kişiler tarafından sağlıksız ortamlarda yapıldığı iddia edilip yasaklanmıştır.

Önce, bardak vb’den oluşan kupa kan alınacak yere vuruluyor, bu bölge havasız bırakılıp uyuşturuluyor. Aynı yer neşterle 2 veya 3 milim çiziliyor. Sonra kupa neşterlenen yere tekrar vuruluyor. Kılcal damarlardan kan gelmeye başlıyor. Bu, genellikle üç defa tekrarlanıyor. Tedavi 20-25 dakika sürüyor. Ortalama 300-350 gram kadar kan çıkarılıyor. Bu kan vücutta hiçbir özellik taşımayan ve hastalıkların doğmasına sebep olan kandır.

“Hacamat her hastalığa faydalıdır, uyanık olun hacamat olun.” (Hadis-i Şerif)

Kafadan hacamat olmak, delilik, cüzzam, gece körlüğü, alaca, başağrısı, diş, göz, kulak gibi hastalıklara ve daha birçok hastalığa şifadır. “Kafadan hacamat olmak her hastalığın ilacıdır” (Hadis-i Şerif)

Hacamatın 70 hastalığa şifa olduğu rivayet ediliyor.

Kanser olup ameliyat olması gereken bazı kişilerde, hacamattan sonra kanser kütlesinin yok olduğu vakalar görülmüştür.

Hacamatın faydası tam olarak akılla bilinebilecek bir şey değildir, daha ziyade nakille bilinir. Hacamatın faydalı olduğu yaşlar, 2 ile 60 arasıdır. Ancak küçük yaşlarda hacamat pek tavsiye edilmemektedir.

Hacamatın hijyen şartlara titizlikle riayet edilerek yapılması da önemli. Hacamatta gerek ortamın ve gerekse kullanılan araçların önemli olduğu, uygulamanın ehil kişiler tarafından yapılmasının da zorunlu olduğu hatırlatılıyor.

Hz. Muhammed (s.a.v) hadis-i şeriflerinde, hacamatın önemi hakkında şunları buyurmuş:

- “Damardan veya deriden kan aldırmak, tedavi olduğunuz şeylerin en faydalılarındandır.”
- “Sefer ediniz şifa bulunuz, oruç tutunuz şifa bulunuz, hacamat olunuz şifa bulunuz.”
- “Miraç’tan inerken hangi melek cemaatine rastlasam, ‘Ey Muhammed (sav)! Ümmetine hacamat olmalarını emret!’ dediler.”
- “Peygamber Efendimiz (sav) Hayber’de zehirli koyun buduyla zehirlenildiği zaman, Cebrail Aleyhisselâm kendisine hemen kafasının arkasından hacamat yaptırmasını söylemiştir.”

Hacamat için tavsiyeler:

- Hacamatta derinin altındaki uyuşuk kan alınıyor.
- Damardan kan vermek de faydalıdır, ancak Efendimiz (sav) ve sahabelerin uygulaması, hacamattır.
- Büyük alimler 3 ayda bir hacamat olurlardı.
- Hacamat 1’inden 14’üne kadar mekruh olur (faydasız).
- Hacamat yapılmadan önce kiraz yenilmemelidir. (Mümkünse bir ay evvelden itibaren)
- Hacamat açken yapılmalı ve hacamattan evvel en az 8 saat bir şey yenilmemelidir.
- Ayın 17. günü Salı gününe denk gelirse hacamat olunabilir. Bu da çok faydalıdır. (Alimler yapılabileceğini uygun görmüşler)
- Hacamat esnasında Ayet-el Kûrsi’nin okunması, hacamatın faydasını iki katına çıkarır. (7 kere okunması gerektiğini tavsiye edenler de vardır.)
- Şeytanın vesveselerine karşı kalbin arkasından yapılan hacamat çok faydalıdır.
- 50 senelik kökleşmiş büyünün, hacamatla kaldırıldığı rivayeti vardır.
- Çift uzuvlarda hacamat faydalıdır. (İki diz, iki ayak gibi…)
- Kansızlık, şeker ve kan hastalıklarından birisi bulunan kişiler doktorun izniyle ve usta bir hacamatçıya en uygun yerden en fazla 1 kere hacamat olmalı…
- Bir insan bünyesine, dayanıklılığına ve vücudunun kan oranının azlığına ya da çokluğuna göre 1 yerinden 8 yerine kadar aynı anda hacamat olabilir.
- Bir kere hacamat olan bir kişinin bir daha hacamat olması için en az 1 ay, ortalama 3 ay geçmesi gerekiyor.
- Hacamattan sonra tuzlu, süt ürünleri ve hayvani şeyler yememeli, 1 gün önce 3 gün sonrasına kadar cimâ yapılmamalıdır.
- Hacamat; gününe ve şartlarına uyulmazsa şifa değil, hastalığa sebep olur…
- Hacamatçı işinin ehli olmalı ve hacamat yapılacak yerleri çok iyi bilmelidir. Hangi hastalık için nereden hacamat olunacağını hacamatçı bilmeyebilir. Bunu açıklayan kitaplar vardır, o kitaplara bakarak öğrenilmeli ve oralardan hacamat olunmalıdır.
- Hacamat yaptırırken başta Sünnet-i Seniyye, sonra da mesela şifasını istediğiniz hastalığa şifa ya da zahirî ve batınî hastalıklardan korunma niyetiyle yapılırsa daha iyi olur.

İnci Adası

Küçük Osman

Nuh a.s. - Büyük Tufan

Zengin ve Yoksul



Resül-i Ekrem (s.a.v.) her zamanki gibi meclisinde oturmuş ve dostları da etrafında halka şeklinde, onu bir yüzük taşı gibi ortaya almışlardı. Bu arada eski elbiseli fakir bir müslüman kapıdan içeriye girdi. İslami adetlere göre herkes her hangi mevkide olursa olsun bir oturuma girince nerede boş yer bulursa hemen oraya oturmalıdır. 'Benim canım şurasını istiyor' görüşüyle özel bir yere oturmak gerekmez. O adam etrafına bakındı ve boş bir yer buldu; gitti oraya oturdu. Tesadüfen ileri gelen zenginlerden birisinin yanına oturmuştu. Zengin adam elbisesini toplayarak ondan bir az uzaklaştı. Bu hareketleri izleyen Resul-i Ekrem (s.a.v.) ona dönerek:

- Fakirliğinden sana bir şey geçer diye mi korktun?

- Hayır ya Resülallah.

- Servetinden ona bir pay düşer diye mi korktun?

- Hayır ya Resülallah.

- Elbiselerin kirlenir diye mi korktun?

- Hayır ya Resülallah.

- O halde niçin yanından uzaklaşıp bir kenara çekildin?

- Yanlış bir iş yaptığımı ve hata ettiğimi itiraf ediyorum. Şimdi bu hatamın telafisi ve bu günahımın keffaresi olarak servetimin yarısını bu müslüman kardeşime vermeye hazırım dedi. Çünkü ona karşı yanlış bir hareket yaptım. Beni bağışlayın ya Resülallah.

- Eski giyimli adam: Fakat ben bunu kabul etmeye hazır değilim.

- Cemaat: Niçin?

- Çünkü bir gün beni de bir gururun sarmasından ve bir müslüman kardeşime, bu gün bu şahsın bana yaptığı gibi, aynı hareketi yapmaktan korkuyorum, der.

Halifeyi Ağlatan Çocuk



Sıcak bir yaz günüydü...

Arabistan çöllerine güneş bütün sıcaklığıyla vuruyordu.

Adeta insanın beynini kaynatıyordu.

Herkesin köşesine çekildiği, etrafın sessizliğe büründüğü bir anda, ezan vaktinin yaklaştığını gören halife, Abdestini almış,ağır ağır camiye gidiyordu.

Bir çocuğun, kendisini geçmek istercesine hızlı adımlarla gittiğini gördü.

Küçücük çocuğun bu telaşı neydi?

Acele edişinin mutlaka bir sebebi vardı.

Acaba bir derdi mi vardı? Derdi varsa, derdine çare bulmak halifenin göreviydi.

Nihayet halkın derdini dert eden halife sordu:

- "Yavrucuğum nedir bu telâşın? Bir derdin mi var?

Niçin bu kadar hızlı gidiyorsun?"

Çocuk halifeyi tanıyamamıştı.

- "Camiye gidiyorum amcacığım" diye cevap verdi.

Halife şaşırdı. Çocuk henüz küçüktü. Ama sözleri büyük adam sözleriydi. Biraz daha konuşturmaya karar verdi:

- "Yavrucuğum senin yaşın daha küçük! namaz sana farz değildir. Niçin bu kadar telaşlanıyorsun ?"

Çocuk kınar gibi halifeye baktı:

- "Amca, amca! Bu işin büyüğü küçüğü olur mu?

Daha dün mahallemizde bir çocuk öldü. Üstelik benden de küçüktü. Ölüm denen gerçeğin büyük küçük ayırdığı yok. En iyisi her yaşta buna hazır olmalı.

Hem bu yaşta namaza alışmazsam, büyüyünce kılmak zor gelebilir."

Halifeyi derin bir düşünce aldı.

Gözlerinden yaşlar boşalırken ağzından şu cümleler döküldü:

"Ey rabbim! Ne akıllı bir çocuktur bu çocuk! Büyüklerde bulunması gereken ruhu taşıyor.

Kefen Soyanın Hali



Arif-i Billah'tan birisi, Bağdat caddelerinde dilenen kör bir dilenciye rastladı. Allah'ın suçsuz yere hiçbir belâ vermeyeceğini bilen Allah dostu: «Sana ne oldu da gözlerin kör oldu? Sonradan mı oldu, ana doğma mı körsün?» diye sordu.

Âmâ sonradan gözlerinin kör olduğunu söyledi ve başından geçen hadiseyi şöyle anlattı:

- Ben vaktiyle kefen soyardım. O zaman gözlerim görür ve güçlü idim. Bir gün bana adaletiyle meşhur bir hakim rastladı. Bana şöyle dedi:

- Sen kefen soyarmışsın. Bu iyi bir şey değil. Senin cezanı vermek bana düşer ama, suçüstü yakalayamadığımız için ve şahid de olmadığından sana bir ceza veremiyorum. Senden isteğim ben öldüğüm zaman benim kabrimi açıp da kefenimi çalma! Al sana bir kefenin kıymeti ne ise şimdiden vereyim, dedi ve belki de bir kefenin değerinden de fazla para verdi. Bu kötü huyumdan vazgeçmem için bana nasihatta bulundu.

Aradan zaman geçti, her fani gibi o âdil hakim de dünyadan göçüp gitti. Fakat benim içimi bir fitne aldi. İlla da gidip kefeni soymak istiyordum. Adam bana parasını vermişti ama, olsun dedim. Bu daha iyi, iki kâr birden yapmış oluruz. Adam nasıl olsa öldü. Kalkıp da bana bir şey söyleyeceği yok ya dedim ve gidip Hakimin mezarını açtım. Kefeni almak için kabre girdiğimde, karşıdan öyle iki heybetli melek geldi ki, ben şaşkına dönmüştüm. Hiçbir şey yapamadan kabrin içine çömelip kaldım. Ben kefen soymak şurda dursun tirtir titriyordum korkumdan.

Gelen melekler, hakimin etrafında dolaşıp bir yerinde sakatlık olup olmadığını kontrol ediyorlardı. Her tarafını muayene ettiler. Hiç bir noksanlığı yoktu. «Aferin sana. Ne mübarek bir zatmış, hiçbir isyanı yok» diyorlardı. Her tarafını iyice muayene ettikten sonra sağ kulağında bir miktar akıntı gördüler. Acaba bu akıntı neden olmuştur diye biri birine sorunca, öbürü şöyle söyledi:

- «Bu çok adaletli bir hakimdi. Bir dâvada, bir tanıdığı ile başka bir adamın muhakemesi vardı. Hakim her ikisini de hakkıyla dinledikten sonra tanıdığı zatı haksiz gördü ve adaletle hükmetti. Lâkin tanıdığı zat konuşurken, ona daha fazla kulak verip onun söylediklerine daha çok dikkat etmişti, işte bu kulağındaki akıntı bundandır» dedi.

Melekler aralarında konuşmaya devam ediyorlardı. Hakimin bu hareketinden dolayı zalim olduğuna hükmettiler ve azap edilmesine karar verdiler. Birisi:

- Buna şimdi ne ceza vereceğiz? dedi, öteki melek:

- Bunun kabrini ateşle doldurmamız gerekiyor, dedi ve orası sanki bir Cehennem oldu. Öyle şiddetli bir ateş yığını içinde kaldı ki, ateşin şiddetinden gözlerim kör oldu. İşte benim kör olmama sebep budur, diye anlattı.

Kur’an Öğreniyorum Portable



PROGRAM | EXE | PORTABLE | 67 MB | RAR

Download Links:

RAPID-SHARE DOWNLOAD

İnsanlığın Bitirdiği Orman



TEMA Vakfı’ndan yapılan açıklamada, Avrupa’daki ormanların sadece yüzde 1’inin doğal orman olduğu, Türkiye’dekilerin ise yüzde 93’ünün doğal yapıda olduğu vurgulandı. Doğal ormanlarda yüzlerce tür ağaç, bitki ve hayvanın bir arada, uyum içinde yaşayan bir ekosistemi oluşturduğu ifade edilen açıklamada “İnsan eliyle oluşturulan hiçbir ağaçlandırma, asla doğal olanın yerini tutamaz” denildi. Açıklamada, 3464’e boş SMS atarak 5 TL karşılığında bir fidanı toprakla buluşturmak için çağrı da yapıldı.

Eski Orman Mühendisleri Odası Başkanı Salih Sönmezışık ise siyasilerin oy yatırımlarına malzeme edilen ormanların her geçen gün yağmalandığını belirtti. Sönmezışık, Çevre ve Orman bakanlıklarının birleştirilmesinin ardından kurumda artan kadrolaşma nedeniyle bakanlığa bağlı birçok birimin görev yapamaz hale getirildiğinin altını çizdi.

Yangın büyük tehdit

Koç Yeşil Bilgi Platformu’ndan yapılan açıklamada da dünyada her yıl 16 milyon hektar orman alanının yandığına dikkat çekilerek “Bu dakikada 21 hektar orman alanının kaybedilmesi anlamına gelmektedir. Son 30 yılda dünya orman örtüsünün 5’te 1’i çeşitli nedenlerle yok edildi. 20. yüzyılın başında, dünyadaki ormanlık alanlar tahminen 5 milyar hektardı. O zamandan bugüne bu rakam 4 milyar hektarın altına düştü” denildi.

First Thousand Words in Arabic



ARABIC - ENGLISH | PDF | 67 PAGES | 18 MB | ZIP

DOWNLOAD LINKS:

HOT-FILE DOWNLOAD

Kanada'nın Korkunç Geçmişi



Kanada, 1800'lü yıllarda kurulan ve 1990'lara dek varlığını devam ettiren kilise yatılı okullarında ölen ya da kaybolan 150 bin Kızılderili çocuğun akibetini araştırılıyor. Zorla ailelerinden alınan çocuklar asimilasyona tabi tutulmuştu.

Başbakan Stephen Harper'ın 2008 Haziran ayında Federal Parlamentoda Ulusal Şef Phil Fontaine başkanlığındaki 11 Kızılderili liderinden yazılı ve sözlü özür dilemesinin ardından kurulan Kayıp Çocukları Arama Komisyonu, çalışmalarına başladı.

Komisyona ilk aşamada 60 milyon Kanada Doları (yaklaşık 90 milyon TL) bütçe tahsis edildi. Komisyonun başına da Trent Üniversitesi tarih profesörlerinden John Milloy getirildi.

Yapacakları işin zaman ve sabır isteyen, zahmetli bir iş olacağını söyleyen Milloy, "Kanada tarihinin acılarla dolu bir bölümünü aydınlatmaya çalışacağız. Bu çocuklara ait mezarlıkları ya da olabilecek bütün delilleri kayıt altına almayı ve ailelerine sağlıklı bilgi verebilmeyi hedefliyoruz" dedi.

Komisyonda göreve başlayan Susan Roy ise "İncelenmesi gereken, sadece Birleşik Kiliseye ait 20 bin kutu var. Kayıtların çoğunda, hastalanan çocuk hastaneye sevk edilip okul listesinden çıkarılmış. Hastane kayıtlarında ise çocuklara ait bilgi yok. Bu, çözümü oldukça zor bulmaca gibi" dedi.

Kanada'da 1800'lü yılların başında 150 bini aşkın Kızılderili çocuk, zorla ailelerinden alınmış ve devletin kiliselerde kurduğu yatılı okullara yerleştirilerek asimilasyona tabi tutulmuştu. Ülke genelindeki 130 yatılı okuldan en sonuncusu 1996'da kapatılmış, 2008'de de Başbakan Harper Kızılderililerden özür dilemişti.

Doğal Antibiyotik Kekik

Kekik bir tabiat harikası ve ülkemiz de bir çok çeşidi bulunuyor. Vücudu adeta bir kalkan gibi koruyan ve aynı zamanda iyileştiren kekik Türk halkı için maddi ve manevi doğal bir ilaç… Hayat kurtaran ve evimizden eksik etmemiz gereken kekiği nasıl almalı ve nasıl kullanmalıyız? İşsizliğe karşı da çare olabilecek kekiği nasıl yetiştirebiliriz?



Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Biyokimya ve Klinik Biyokimya Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Aysun Çetin sorularımızı yanıtladı.

Kekik halk arasında doğal antibiyotik olarak biliniyor, bu konuda bilimsel araştırmalar ne diyor?

Halk arasında doğal antibiyotik olarak bilinen kekikle ilgili birçok bilimsel araştırma yapılmıştır, bu araştırmalar sonucunda bu bitkinin mikrop öldürücü özellikte olduğu ve yoğun şekilde fenolik maddeler içerdiği saptanmıştır.

Kekik, içeriğindeki maddelerle vücutta hücre koruma sistemlerini güçlendirmesiyle antioksidan, kanser oluşumunu engellemesiyle antikanserojen, diyabet hastalığını engellemesiyle antidiyabetik ve vücuttaki kolestrol oranını ayarlamasıyla antikolestremik özellikler taşımaktadır. Bu özellikleri ile kekik, yaşlılığı geciktirmekte, tümör oluşumunu engellemekte, şeker hastalığına iyi gelmekte ve gıdaların bozulmasını doğal yollarla engellemektedir.

Türkiye kekik ihracatında dünyada ilk sırada, peki kekiğin bu kadar yoğun yetiştiği bir ülkede sadece baharat sınıfında kalması kekiğe karşı haksızlık değil mi?

Türkiye'nin dünyada baharat bitkilerinin üretimi ve ticaretinde Çin ve Hindistan'dan sonra üçüncü ülke konumunda bulunmaktadır, yıllık 30 bin ton civarında doğal bitki ihraç edilmektedir, birçok önemli kekik türünün yetiştiği Türkiye, dünya kekik ihracatının yüzde 75'ini elinde bulundurmaktadır.

Kekik üretimi ve ticaretinin geliştirilmesiyle ülke ekonomisine ciddi katkılar sağlanabilir, ülkemizde yıllık ortalama 11 bin ton civarında kekik üretimi yapılmakta ve bundan 21 milyon dolar gelir elde edilmektedir.

Kekik üretiminin ülke ekonomisine sağladığı katkının artırılması için, üretimin teşvik edilmesi gerekir. Kekik, belediyelerce süs bitkisi olarak kullanılabilir, ormanlara tohumları saçılarak geliştirilebilir ve tarlalarda yetiştirilerek gelir kaynağı haline getirilebilir. Türkiye, toprak ve iklim şartları bakımından buna çok uygundur.

Kekiğin, sağlık açısından faydaları göz önünde bulundurularak çok farklı alanlarda kullanılabilir, gıda sektörünün yanı sıra tıp, eczacılık ve kozmetik alanlarında da yararlanılabilir, hayvan yemlerine katılarak et kalitesi ve hayvan sağlığı korunabilir, çay olarak içilerek de insan sağlığına faydası sağlanabilir.

Kekik hangi etken maddelere sahip?

Kekik eterli uçucu yağ; Thymol (%50 civarında), Carvacrol, Borneol, Cymol, Pimen, Tanen ve flavonlar içerir.

Türkiye'de Origanum, Thymus, Thymbra, Saturaje, Sideritis ve Salvia cinsi kekikler yoğun olarak yetişmektedir, bu kekik çeşitleri sağlığa çok faydalıdır.

Hangi hastalıklara iyi geliyor?

Bedeni kuvvetlendirir

Hazmı kolaylaştırır.

İştahsızlığı giderir.

Sinirleri kuvvetlendirir.

Kalp çarpıntılarını keser.

Bağırsak iltihabını iyileştirir.

Salgı bezlerinin düzenli çalışmasını sağlar.

İdrar söktürür.

Adet düzenleyicidir.

Bağırsak solucanlarının düşürülmesine yardım eder.

Böbreklerde ve mesanedeki mikropları öldürür.

Afrodizyak özelliği vardır.

Hastalıklara karşı direnme gücünü artırır.

Çocuklarda görülen kansızlığı giderir.

Kan dolaşımını düzenler.

Müzmin öksürük, astım, bronşit ve zatüreede faydalıdır. Grip, nezle ve anjinde şikayetlerin azalmasına yardımcıdır.

Kekik suyu ile banyo romatizma ağrılarını dindirir.

Kandaki şeker miktarını azaltır.

Hangi hastalıklardan koruyor?

Kekik mikrop öldürücü özelliği ile antiseptik, antimikrobik bir bitkidir. Ayrıca içeriğindeki maddelerle vücutta hücre koruma sistemlerini güçlendirmesiyle antioksidan, kanser oluşumunu engellemesiyle antikanserojen, her türlü karın ağrısı ve gaz giderici özelliği ile antispazmodik, romatizmal hastalıkları iyileştirmesiyle antiromatizmal, diyabet hastalığını engellemesiyle antidiyabetik ve vücuttaki kolestrol oranını ayarlamasıyla antikolestremik özellikler taşımaktadır. Bu özellikleri ile kekik, yaşlılığı geciktirmekte, tümör oluşumunu engellemekte, şeker hastalığına iyi gelmekte ve gıdaların bozulmasını doğal yollarla engellemektedir .

Kekiği kullanırken nelere dikkat etmeliyiz, yan etkileri var mı?

Önerilen dozlar aşılmadığında bilinen hiçbir yan etkisi yoktur.

Fakat alerjik bünyeli kişilere önerilmez.

Hamilelerin kullanmamalıdır, düşüğe sebep olabilir!

Tiroid bezinin işlevini arttırabilir. Bu nedenle guatr hastalarının kekik yağını kullanmaması tavsiye edilmektedir.

Kekik alırken nelere dikkat edilmeli, kekiği nasıl seçmeliyiz ve etken maddesini koruması açısından nasıl saklamalıyız?

Kekik alırken; yeni mahsül ve dalında kurutulmuş demet halinde satılanlar tercih edilmelidir. Kurutulurken sağlıklı ortamda kurutulup kurutulmadığını rengi ve kokusundan anlayabilirsiniz. Rengi canlı, kokusu keskin olmalıdır. Koyu renkli şişelerde, serin bir ortamda saklanmalıdır.

Kekik suyu olarak bilinen, kekiğin damıtılması ile elde edilen suyun faydaları neler?

Damıtma sırasında yağın altında biriken damıtık su, `kekik suyu' olarak kullanılır. Kekik suyunun son yıllarda kullanımı yaygınlaştı, marketlerde satılmaktadır. Özellikle mide-bağırsak sorunlarında iyi gelmektedir; ağrıları giderir, safra salgılanmasını artırır, hazmı kolaylaştırır. Kolesterolü, kan şekerini düşürür. Tansiyonu dengeler. Kanseri önler. Mikropları öldürür.

Kekik çayı nasıl hazırlanır ve nasıl kullanılır?

Kekik çayı, içerisindeki en etkili madde olan eterli uçucu yağın (Thymol) yitirilmemesi için hiçbir zaman kaynatılmaz! Yarım veya bir tatlı kaşığı kurutulup, ince kıyılmış kekiğin üzerine, orta boy bir su bardağı dolusu kaynar su dökülür, üstü kapatılarak 8-10 dakika demlendirilir ve süzülür. Günde 2-3 bardak yeni demlenmiş olarak, aç karnına veya öğün aralarında, soğutulmadan ve yudumlanarak içilir. Çayının yapımı çok kolay ve ferahlatıcı bir etkisi var, sinirleri yatıştırıcı, mideyi rahatlatıcıdır. Boğaz tahrişi, öksürük, gribal enfeksiyonlarda kullanılmasını tavsiye ederim.

Sabahları bir bardak kekik çayını içtiğinizde vücudunuzda iyi ve güzel şeylerin harekete geçtiğini hissedeceksiniz. Özellikle soğuk havalarda şifa niyetine hasta olmasanız da içmenizi öneririm.

Mülakat: Nihal Doğan

Yüksek Tansiyona Karşı Kırmızı Pancar Suyu

Bir bardak içtikten, bir saat sonra yüksek tansiyondan eser kalmıyor...



Nefroloji ve Hipertansiyon Uzmanı Prof. Dr. Süleyman Türk, günlük bir bardak kırmızı pancar suyu içenlerde yüksek olan tansiyonun bir saat sonra düştüğünün belirlendiğini ifade etti.

Yapılan bir araştırmada günde bir bardak kırmızı pancar suyunun 24 saat boyunca tansiyonu düzenlediğinin belirlendiğini aktaran Türk, "Araştırmada bir bardak kırmızı pancar suyunu içen gönüllülerin yüksek olan tansiyonunun bir saat sonra düştüğü tespit edilmiştir.

Kırmızı pancar suyunun kan basıncını düşürücü etkisinin 3-4 saat içinde zirveye çıktığı ve 24 saat boyunca devam ettiği gözlenmiştir. Hipertansiyon yaşam kalitesini olumsuz etkileyen felç, kalp krizi ve böbrek yetmezliğine yol açan ana nedenlerden biri olarak yaşamımızı tehdit etmektedir" dedi.

Hain Medya



Türkiye'de yayımlandığı sıralarda İsrail-Türkiye arasında gerilime yol açan "Ayrılık" dizisine bir tepki de İsrail cezaevlerindeki Filistinli kadın mahkumlardan geldi.

Filistinli haber ajanslarından Ma'an'ın bildirdiğine göre, Filistinli kadın mahkumlar, dizinin kendileriyle ilgili gerçekleri ve onların direniş mücadelesini çarpıttığı gerekçesiyle, Arapça yayın yapan MBC televizyonundan dizinin yayından kaldırılmasını istedi.

Filistinli Mahkumlar Derneği'ne başvuran Filistinli bir kadın mahkum, "dizide adı geçen Meryem adlı kadın mahkumun İsrail askerleri tarafından tecavüze uğradığı sahne dolayısıyla, dizinin yönetmeninin, Filistin halkından özür dilemesini istedi.

Diğer tüm mahkum kadınlar adına başvuran Filistinli kadın, Filistinlilerin mücadelesinde kadınların yıllardır etkin bir şekilde katıldıklarını belirtip, "televizyon dizininin temelinin yanlış ve gerçeklerle hiçbir şekilde ilgisinin bulunmadığını" ifade etti.

"Serbest bırakılışını müteakip bir kadın mahkumun öldürüldüğünü gösteren sahnede olduğu gibi, dizi bir çok yanlışlıklarla dolu" diyen Filistinli kadın mahkum, Filistinli ailelerin, serbest bırakılan yakınlarını kucaklayıp bağırlarına bastıklarının altını çizdi.

Kadın mahkum, "Filistinli bir kadın mahkuma tecavüz edildiğini göstermek, kadın mahkumların imajını bozma ve onların direnişteki kahramanca rollerini zayıflatma teşebbüsüdür" derken, şimdiye kadar hiç böyle bir olay yaşanmadığını ve hiçbir Filistinli ailenin de kızlarını bu nedenle öldürdüğünün işitilmediğini belirtti. Kadın mahkum, bu sahnelerin tüm Filistin halkını aşağılayıp, sadece işgal gücüne hizmet ettiğini de öne sürdü.

Filistinli kadın mahkum başvurusunda televizyon dizisinin, Filistin mücadelesine hayatlarını vermiş başta Filistinliler'in lideri Yaser Arafat, Filistin Halk Kurtuluş Cepnhesi'nin Genel Sekreteri Ebu Ali Mustafa, Hamas kurucu ve liderlerinden Ahmed Yasin ile İslami Cihad lideri Fethi Şukaki gibi bir çok büyük lideri de yok saydığını vurguladı.

Başvuruda MBC televizyon kanalı televizyon dizisini derhal durdurmaya da çağrıldı.

Haberde, mahkumların başvurusunun Türkiye'nin İsrail'e yeni bir büyükelçi ataması yaptığı sırada geldiğine de dikkat çekildi.

Ayrılık dizisi,TRT'de ilk yayımlandığı günlerde Filistinliler arasında benzer bir tepkiye neden olmuş, Gazze merkezindeki Kuşatmaya Karşı Halk Komitesi, TRT'ye mektupla başvurarak, dizinin Filistin direnişine hakaret ve ihanet ettiğini öne sürmüştü. Komite de dizideki, İsrail askerlerinin tecavüzüne uğrayan Filistinli kızların Filistinli silahlı kişiler tarafından öldürüldüğü sahnelere tepki göstererek, Filistinli direnişçilerin kökten dinci fanatikler ve infaz tugayları gibi gösterildiği iddiasında bulunmuştu.

Vatikan'ın İğrenç Yüzü



Afrika'nın ve dünyanın yolsuzluklarına karşı savaşan önde gelen din adamlarından Johannesburg Başpiskoposu Buti Tlhagale, "Afrika ülkelerinde Katolik rahiplerinin saysız metresi var. Bunun yanında çocukları ve ergen kızları da cinsel bakımdan istismar ediyorlar" dedi.

Reuters ajansının haberine göre Başpiskopos Tlhagale, 1994'teki Ruanda soykırımında en çok sesini çıkarmış kişiler arasında bulunuyor.

"Batıda, Almanya'da, İrlanda'da veya ABD'de olsa kilisenin çocukları ve gençleri cinsel istismara sokmasının hesabı soruluyor. Burada hesap sorulamıyor" diye konuşan Başpiskopos Tlhagale, "Burada medya, kilisenin cinsel rezaletini yazamıyor" ifadesini kullandı.

Peder Chris Townsend de, "Rahiplerin cinsel istismarı defalarca saptandı, ama piskoposlar bunların yayımlanmasını engelledi" dedi.

Güney Afrika Katolik Kilisesi'nin web sitesine göre, Güney Afrika'da 14 yılda kilisenin cinsel istismarına yönelik 40 şikayet başvurusu kaydedildi.

Mesnevi'de Geçen Hikayeler



TÜRKÇE | PDF | 132 SAYFA | 1.25 MB | ZIP

DOWNLOAD LINKS:

HOT-FILE DOWNLOAD

MEGA-UPLOAD DOWNLOAD

İlluminati - Dünya Komplosu

Son Kehanet

Alfa Romeo ve Haçlı Seferleri

Saatlerin Hazinesi - Muhyiddin-i Arabi



TÜRKÇE | PDF | 279 SAYFA | 6.52 MB | ZIP

DOWNLOAD LINKS:

HOT-FILE DOWNLOAD

Keçiboynuzu (Harnup)



İngilizcesi “carob” ise de, genelde “St.Johns Bread” olarak bilinir. Almanca’sı da “johannisbrot” dur. Her iki lisanda da “Yahya Peygamberin Ekmeği" anlamına gelir. Yahya peygamberin çölde ekmek yerine tükettiği bir meyvedir. Yaklaşık 5000 yıldan beri bilinmektedir.

Birkaç yüzyıl öncesine kadar şeker yerine veya yapılan tatlılarda ağırlıklı olarak harnup kullanılırdı. Günümüzdeki beyaz şeker üretiminin başlaması ile bu kültür ve bu sağlıklı beslenme yapısı yok olmuştur. Harnup ağacı ilk 15 yıl hiç meyve vermeyen bir ağaçtır. Yetişkin bir ağaç 1000 kiloya kadar meyve verebilmektedir.

Yıllar içerisinde insanlar harnupun beslenmedeki önemini unuttular. Çeşit çeşit hazır besinler tüm süpermarketlerde insanın hizmetine sunulurken, tabii (doğal) beslenme gelenekleri ve alışkanlıkları da yavaş yavaş ortadan kalkıyor... Son bir kaç yıldan beri tekrar eskiye dönüş yolları aranmaya başlandı... Avrupa’da “reformhaus” veya “bioladen” adı altındaki marketlerde zirai ilaç ve suni gübre kullanılmadan yetiştirilen meyve ve sebzeler ayrıcalıklı olarak satılıyor. Hem de nerede ise gösterişli sebze ve meyvelerin iki katı fiyatına... Bizde de durum pek farklı değil. Aynı şekilde, kepeğini içeren pirinç, normal pirinç fiyatının hemen hemen iki buçuk misli fiyatla satılıyor. Halk pazarlarına giden insanlarımız satın alacakları sebzenin yayla sebzesi olup olmadığını sorup öyle alıyor. Onların “yayla”dan kasteddikleri, hormonsuz sebze. Yoksa, sebzenin gerçekte yüksek yaylalarda yetişmiş olması değil aranan...

Keçiboynuzunun en önemli özelliği nefes darlığına karşı oldukça etkili olmasıdır. Keçiboynuzunun nefes darlığına karşı etkili olan etkin maddesi hemen hemen başka hiçbir bitkide bulunmamaktadır. Bu etkin madde aynı zamanda bazı alerjik astım rahatsızlıklarında öylesine etkilidir ki; derhal sonuç almak mümkün olabilmektedir. Ayrıca alerjinin neden olduğu nefes darlığı problemlerinde büyük bir başarıyla uygulanabilir.

Kortizon tedavisinden başka çare bulamayan, alerjik nefes darlığı çeken ve yılın belli mevsimlerinde öksürük krizlerinin nedenli şiddetli olduğunu anlatan bir çok insanın, Keçiboynuzunu kullanmaya başladıktan daha hemen ertesi gün rahatlamaya başladıkları gözlemlenmektedir.

Guatr rahatsızlığından dolayı nefes darlığı çekenler de olumlu sonuçlar aldıklarını belirtmişlerdir.

Keçiboynuzunun içerdiği gallik asit insan sağlığı üzerinde çok yönlü özellikleri olan bir maddedir. Bu maddenin, bu özelliklerini artıran ve takviye eden keçiboynuzunda bulunan promotor maddelerdir.

Sağlığımız için keçiboynuzunun faydaları sayılamayacak kadar çoktur. Bu faydalarından bir kısmı şöyledir:

Ağrı kesici, Alerjiye karşı, Astıma karşı, Bakteri yok edici, Bronşite karşı, Kansere karşı, Karaciğeri toksinden arındırıcı, Serbest radikalleri yok edici, Bağışıklık sistemini güçlendirici, Mikroplara karşı, Antiseptik, Kansere karşı koruyucu, ishale ve kabızlığa karşı, Nitrozamin yok edici, Bronş genişletici , Çocuk felçine karşı. Ayrıca gıda maddelerinde E410 ile gösterilen kıvam artırıcı katkı maddesi olarak kullanılır.

Keçiboynuzu ve çekirdekleri öğütülerek sütle ve balla sütlü kahve veya nest kafe pişirir gibi pişirilerek veya pekmez yapılarak tüketilebilir.

Akciğer ödemine karşı keçiboynuzunun desteği bulunmaz bir imkandır. Balgam söktürücü gücü ve astıma karşı olan tedavi edici gücü çok fazladır. Sigara içenler keçiboynuzuna başladıktan bir iki gün sonra nasıl balgam çıkardıklarını hayretle gözleyeceklerdir.

Keçiboynuzu, insanlığın korkulu rüyası akciğer kanserini %90 oranında önleme gücüne sahiptir. Özellikle sigara içen insanlarda akciğer kanserine yakalanma riskinin ne kadar yüksek olduğu, bu konuyla ilgili hemen her klinik deneyde ortaya konmaktadır. Keçiboynuzunun bu koruyucu özelliği Allah’ın insanlara olan bir lütfudur.

Değerli okuyucu, bir insanın kendi kendine (sağlığı açısından) verebileceği en büyük zarar; sigara içmesidir. Unutmayınız ki, sigara içmek sadece akciğer kanserine yakalanma riskini artırmıyor, genel olarak insan sağlığını olumsuz etkileyen zararlı bir alışkanlıktır.

Keçiboynuzu akciğer kanserini önleyen mükemmel bir meyvedir. Ancak, akciğer kanserine yakalanmış olanlar için tedavi etme gücü çok zayıftır. Bir bitkinin hastalığı önleyici özelliği ile hastalığı tedavi etme özellikleri birbirlerinden farklı şeylerdir. Keçiboynuzunun akciğer kanserini tedavi etmekteki gücünü artırıcı farklı etkin maddeler içeren ikinci bir bitkiye ihtiyaç vardır. Bu ikinci takviye bitki kırmızı turptur.

Keçiboynuzunda kolestrol bulunmaması ayrı bir avantajdır. Kaffein ve theobromine içermediği içinde tansiyon problemi olanların rahatlıkla kullanabilecekleri bir bitkidir. Fosfor ve kalsiyum bakımından zengindir. Bu nedenle osteoporoz rahatsızlığı olanlara kalsiyum ihtiyaçlarının karşılanmasında çok iyi bir destekleyicidir.

KEÇİBOYNUZU (HARNUP) PEKMEZİ

Faydaları:

1. Kalsiyum bakımından çok zengindir (sütün 3 katı)

2. İçindeki E vitamini sayesinde; öksürüğe, gribe, kemik erimesine ve kansızlığa iyi gelir

3. Balgam söktürür,göğsü yumuşatır,bronşları açar, sigara tiryakileri için faydalıdır ve nefes darlığına oldukça etkilidir.(Alerjik nefes darlığı çekenlere ısrarla keçiboynuzu pekmezi tavsiye edilir.)

4. Yüksek ham selüloz etkisi ile bağırsak rahatsızlıklarına ve gastrite etkilidir. Mide ve bağırsak gazlarını dışarı atarak mide şişkinliğini giderir Bağırsak kurdu, tenya, solucan gibi bağırsak parazitlerini temizler. Mideye kuvvet verir.

5. Yüksek mineral ve vitamin içeriği ile de diş ve diş etleri üzerinde çok olumlu etkileri vardır.

6. Yüksek doğal şekerler , zengin mineraller (özellikle çinko) ve vitaminler (A , B , B2, B3, D) içeriği dolayısıyla doğal güç ve besin kaynağıdır.

7. Yüksek sodyum ve potasyum içeriği sayesinde tansiyon, karaciğer ve akciğer üzerine çok yararlı etkileri bulunmaktadır. Kanın zehirli maddelerini temizler.

8. İnsanlığın korkulu rüyası akciğer kanserini %90 oranında önleme gücüne sahiptir.

9. Kalbe faydalıdır, kalp çarpıntısını önler

10. İnsan vücuduna giren radyasyonu dışarı atar.

11. Dogal bir dopingdir

Keçiboynuzu aynı zamanda sperm sayısını artıran özelliğede sahiptir. Aktif sperm sayısı az olan ve az sperm sayısından dolayı çocuğu olmama riski yüksek baba adaylarının kullanmasında büyük fayda vardır. Keçiboynuzu kürünü kullananlar sperm sayılarının nasıl artış gösterdiğini hayretle göreceklerdir.

İktidarsızlığa karşı çözüm keçiboynuzudur. İktidarsızlık çeken erkeklerin hiç çekinmeden kullanabilecekleri keçiboynuzu kürü, iktidarsızlığa karşı mükemmel bir çözümdür. Herhangi bir yan tesir olmayan bu uygulama iktidarsızlık şikayetleri olan erkekler için mükemmel bir yardımcıdır. İktidarsızlığa karşı eczanelerde satılan, 2000 yılının bu konudaki en büyük buluşlarından biri sayılan viagraâ (sildenafil citrate) ile mukayese kabul edilemiyecek özellikleri vardır. Viagra’nın bir çok yan tesiri vardır. Özellikle kalp rahatsızlığı olanların kullanmaması gereken bir ilaçtır.

Keçiboynuzu kürünün viagra’dan üstün tarafları

1. Keçiboynuzunun herhangi bir yan tesiri yoktur.

2. Hem besleyici hem de besin değeri olan keçiboynuzudur

3. Astım, alerjik astım, alerjik nefes darlığı, akciğer kanserini önleyici,

4. Akciğer ödemini yok edici ve sperm sayısını artırıcı ve balgam söktürücü olarak olumlu özellikleri vardır. Viagra’da bu özellikler yoktur.

Keçiboynuzu kürü erkeklerin iktidarsızlığına karşı bir gecelik çözümler yerine, tedavi edici ve de kalıcı çözüm getirmektedir. Keçiboynuzu kürü uygulanmaya başladıktan 4-5 gün sonra etkisini göstermeye ve cinsel hayatı dengelemeye başlar. Eğer uzun zamandan beri iktidarsızlık çekiliyor ise bir haftadan itibaren etkisini göstermeye başlar.

Keçiboynuzunda kolestrol bulunmaması ayrı bir avantajdır. Kaffein ve theobromine içermediği için de tansiyon problemi olanların rahatlıkla uygulayabilecekleri bir kürdür. Fosfor ve kalsiyum bakımından zengindir. Bu nedenle osteoporoz rahatsızlığı olanlara kalsiyum ihtiyaçlarının karşılanmasında çok iyi bir desdekleyicidir.

Daha çabuk sonuç alırım diye kesinlikle abartarak kullanmayınız. Uygulama sürelerine ve miktarlarına kesin olarak uyunuz. Doğa bir denge, nizam ve kural üzerine kuruludur ve de belirli kurallara göre çalışmaktadır. İnsan da, doğanın bir parçası olduğuna göre, insan vücudu da aynı şekilde belirli dengeler çerçevesinde çalışmaktadır. İşte, günümüzde bilim adamları ekolojik dengeden, biyolojik dengeden ve de daha bir çok dengelerden bahsetmekteler ve bu dengelerin bozulması durumunda dünyamızı nedenli büyük felaketlerin beklediğini vurgulamaktadırlar. Örneğin, demir. Demir, insan vücudu için hayati önem taşıyan bir maddedir. Demirin eksikliğide, fazlalığıda insan vücudu için zararlıdır. Bazı insanlar vitaminlerin çok faydalı olduklarına inandıklarından dolayı vitamin haplarını fazla fazla kullanırlar. Çünki, fazlasının insan vücuduna zarar vermediğini zannederler. Unutmayınızki, vitaminlerin eksikliği sağlığımız açısından hayati önem taşırlarken, fazlası da vücudumuza zarar verirler. Aynı şekilde size önerilen bitkileri de belirtildikleri şekilde kullanmak gerekir. Fazla kullanarak daha çabuk sağlığıma kavuşurum diye düşünmek yanlıştır.

Uygulanabilecek Bazı Kürler:

1.Hareketli sperm sayısını ve kalitesini artırıcı ve de erkeklerdeki iktidarsızlığa karşı olan bu kür için kaynamakta olan yaklaşık yarım litre suya 6-7 adet keçiboynuzunu küçük küçük kırarak atınız. Ağzı kapalı olarak hafif ateşte 3 dakika kaynatınız. Kaynama süresi tamamlandıktan sonra ocağın altını kapatınız ve 20 dakika dinlendiriniz.

Dinlenme süresi tamamlandıktan sonra kaşıkla keçiboynuzu parçalarını çıkartınız. Soğuduktan sonra yarısını sabah aç karna, diğer yarısını da akşam yatağa giderken içiniz. Bu uygulamaya bir hafta boyunca her gün devam ediniz. Birinci haftadan sonra 3 ay boyunca her gün akşam yatağa giderken bir su bardağı içiniz. Daha sonraki aylarda zaman zaman uygulayınız.

2.Keçiboynuzu pekmezi için günde sabah aç karna, akşam yatarken ilk 3 gün ikişer çorba kaşığı takib eden günlerde birer çorba kaşığı alinmalıdır. Etkisi görüldükten sonra zaman zaman bir yaşam tarzı gibi devam edilebilir.

3.Öğütülmüş olarak kullanılacaksa sütlü kahve pişirilir gibi hazırlanan sıvı bir miktar bal ile tatlandırılarak sabah akşam birer bardak içilir.

Şifasını Allah(cc)'dan dileyerek; Allah(cc)'ın izni ve bereketi ile şifa bulursunuz.

KAYNAKÇA:

http://www.bsm.web.tr/index.php
http://www.geocities.com/iastr/tcarob.htm
DR.MEHMET GÖBELEZ -GIDALARIMIZ ve SAĞLIĞIMIZ
http://www.encyclopedia.com/doc/1E1-carob.html
http://en.wikipedia.org/wiki/Carob

Gıdaraporu

Zeytinyağı Mucizesi



ZEYTİN, Kur’an-ı Kerim’de birçok defa zikredilir ve insanlara çeşitli faydalar sağladığı kaydedilerek, bunda düşünen kimseler için ders olduğu hatırlatılır (Abese 29, Nahl 10). Tin sûresine ise incir ve zeytine yeminle başlanması dikkat çekicidir.

Hakikaten zeytin, yaprağından yağına kadar şaşırtıcı ve hayranlık verici pek çok özelliğe sahiptir.

Kurak iklimlerde ve sığ topraklarda dahi hayatta kalabilen zeytin ağacı sert ve dayanıklıdır. Kesimden sonra yeniden hayata dönebilme özelliğiyle 3000 yıl yaşayabilme kapasitesine sahiptir. Bir ağaç öldüğünde kökünden yeni ağaç filizlenmeye başlar.

Zeytinin ve zeytinyağının sağlığımıza sayısız faydalar kattığını biliyoruz. Yemeklere verdiği o nefis lezzetin yanı sıra, bu narin meyve ve yağ; kolesterolü düşürür, kalp hastalıklarını, kireçlenmeyi ve barsak hastalıklarını önler.

Bunların yanında zeytinyağını gerek yemeklerde kullanmanın gerekse içmenin (kaşıkla veya bardakla) ihtiva ettiği A, D, K ve E vitaminleri sayesinde yaşlanmayı geciktirdiği bilinir. Zeytinyağı kalp atışlarının düzenlenmesine ve hücrelerin yaşlanmasını geciktirmeye yardım eden antioksidan maddeler içerir. Sindirime yardımcı olur, kabızlığı ve hemoroid (basur) hastalığını önler. Vücuda kalsiyum alınışını kolaylaştırır. Cildin hem görünüşünü hem de yapısını güzelleştirir. Ayrıca kanser riskini azaltır, yüksek tansiyonu düşürür.

Zeytinyağı dıştan sürmekle de pekçok faydalar verir. Tam bir zeytinyağı sevdalısı olan Amerikalı yazar Carol Firenze, tecrübelerini “Zeytinyağı Tutkusu” (Ledo Yayıncılık 2007) adlı kitabında bir araya getirmiş. “Rengine, tadına, kıvamına, çeşidine, mistikliğine, kokusuna, her yerde kullanılabiliyor olmasına; kısacası her şeyine hayranım” diye başladığı kitabında zeytinyağı ile hayatı güzelleştirmenin 101 yolunu anlatmış.

İşte Firenze’nin sözünü ettiği zeytinyağını dıştan sürmekle elde edilen faydalardan bazıları:

• Cilde ve saça inanılmaz güzellik katar. Kuru cildi canlandırır, kırışıklıkları azaltır. Zeytinyağı cildi yumuşatır ve esnek, pürüzsüz bir görünüm verir.

• Uzun süre ayakları üzerinde kalanlar için müjde: Zeytinyağı yorgun ayakları dinlendirir ve canlandırır. Zeytinyağının mükemmel yumuşatma ve nemlendirme kapasitesi vardır. Çatlak ve kuru ayakları tedavide birebirdir.

• Vücut masajı zeytinyağı ile yapıldığında kan dolaşımını artırır ve dokulara oksijen taşır.

• Zeytinyağı sabunu doğal, saf bir temizleyicidir ve vücudu nemlendirir. Yumuşatıcı ve rahatlatıcı etkisi sayesinde cildi ve saçları temizlerken yumuşatır, nemlendirir. Aynı zamanda her tür hassas cilt için bile güvenlidir.

• Zeytinyağı traş edilecek bölgeyi yumuşatma ve rahatlatmada birebirdir.

• Kurumuş ve çatlamış dudak için merhem olarak kullanılabilir.

• Kurumuş saçların dayanıklılığını ve esnekliğini artırır.

• Saçtaki kepeği ve dökülmeyi engeller. Saçı parlatır.

• Tırnakları güzelleştirir ve güçlendirir.

• Banyo suyuna katıldığında canlandırır ve yumuşaklık sağlar.

• Zeytinyağı ile doğum çatlakları azaltılabilir.

• Emzirenler için en iyi göğüs ucu bakımı zeytinyağı ile yapılır.

• Bebeklerin poposundaki pişiğe ve başlarındaki konak problemlerine çok iyi gelir.

• Bebeğe zeytinyağı ile uygulanan masaj sağlıklı ve canlandırıcıdır.

• Ellerdeki, derideki veya saçtaki boyayı çıkarmakta kullanılır.

• Soğuktan donmaya karşı koruyucudur.

• Kesiklerde ve su toplanmasında faydalıdır. Acılı güneş yanıklarında kızarmış deri zeytinyağı ile ovularak rahatlatılabilir.

• Kuru ve çatlak ciltlere yararlıdır.

• Kas kramplarını tedavi eder.

• Sivrisinekler zeytinyağı sürülmüş cildi ısırmazlar.

• Keneleri etkisiz hale getirir.

Peygamberimiz (sav) “Zeytinyağı yiyin ve onunla yağlanın! Zeytinyağıyla tedavi olun! Çünkü o, bereketi bol ve mübarek bir ağacın meyvesinde çıkartılmaktadır” buyurmuştur. Hadiste zeytinyağını sadece yememiz değil sürülmemiz de ayrıca tavsiye edilmiştir. Biz söz konusu kitaptan yalnızca sürülmekle istifade edilen hususların bazılarını sıraladık.

Aradan 14 asır geçmesine ve kozmetik olarak binbir türlü merhem, jel ve likit ortaya çıkmasına rağmen, zeytinyağı yine revaçtadır, üstelik değeri giderek daha da artmaktadır.

The Sunnah Way of Cutting the Nails


Loose Change 2nd Edition (Spanish Subs)

Loose Change 2nd Edition (Finnish Subs)

Loose Change 2 (French)

Loose Change (Japanese)

Ägypten - Halbmond über den Pyramiden

Sizilien - Paradiesgarten der Sarazenen

Tunesien - Minaretts zwischen Wüste und Wasser

Spanien - Zauber der Mauren

Ateist ve Alim



Bir "ateist", alimin birine şu üç soruyu sorar:

1- Allah varsa bana göster.

2- Her işi Allah yaratıyor da neden suçlu ceza görür?

3- Şeytan ateşten yaratıldığı halde ona cehennem ateşi nasıl etki yapabilir?

Alim bu soruları soğukkanlılıkla dinler. Sonra da yerden bir kerpiç parçası alıp inkarcının başına vurur. Başı yarılan inkarcı soluğu mahkemede alır.

Hakim, alime sorar:

- Bunun başına kerpiç vurmuşsun öyle mi?

- Bana üç soru sormuştu, ben sorularına karşılık kerpici vurdum.

- Nasıl?

- Anlatayım. Allah varsa bana göster demişti. Başının ağrıdığını iddia ediyorsa göstersin. İkinci olarak da her şeyi Allah yaratıyorsa suçlu neden ceza görsün dedi. Madem ki niçin beni mahkemeye veriyor. Üçüncü olarak da ateşten yaratılan şeytana cehennem ateşi nasıl etki yapar diye sordu. Cevabını aldı. Topraktan yaratılan kendisine, yine topraktan olan kerpiç nasıl etki yapıyor?

Etme Bulma Dünyası



Bir adam, karısı ve yaşlı babası. Kadın kayınpederini istememekte, huysuzluk etmekte, evin huzurunu bozmaktadır.

Bir gün kocasına:

- Bey... bey.. Bezdim bezdim. Bir gün göremedim. Gençliğim gidiyor. Ya ayrılalım, babanla kal, ya da al babanı al da nereye getirirsen getir beraber kalalım. Yoksa ben gidiyorum.

Adamcağız şaşkın, biraz da sitemli bir vaziyette:

-Ne diyorsun hanım, o babam babam; öldüreyim mi, atayım mı? Kimi var bizden başka bakacak, dese de karısı ısrarda ısdrar ediyordu.

Adam baktı olacak gibi değil babasını dağa bırakmaya karar verdi. Yanına oğlunu da alarak yola koyulurlar. Babasına da:

- Baba, torununla beraber dağa oduna gidiyoruz, istersen sen de gel" der. Baba gelinin dırdırını dinlemektense onlarla beraber ağın yolunu tutar..

Yola koyulu dağlara, ormanların içlerine girip bir müddet gittikten sonra, babasına:

- Baba sen burada biraz dinlen. Bizde odun toplayalım, der ve oradan ayrılırlar.

Odun toplamadan, babasını orada bırakarak dönerler.

Yolda oğlu:

- Dedemi almadık baba.

- Dedeni oraya bıraktık. Artık ihtiyarladı orada kalacak.

Torun ısrar eder:

- Dedemi isterim... En sonunda babasına ne dese desin fayda etmeyceğini anlayan çocuk:

- Baba, sen ihtiyarladığında ben de senin gibi seni getirip dağa mı bırakacağım? der demez adamın aklı başına gelir.

Babasını almaya karar verir. İhtiyar, kendisini almak için yoldan geri dönen oğluna:

- Evlâdım, sen beni bırakıp gidemezsin. Çünkü ben babamı bırakmadım. Ölünceye kadar hizmet ettim.

Adam babasını alıp eve getirir.

«Bu dünya etme-bulma dünyası» diye... Sen ne yaparsan sana da onun aynısının yapılacak.