Şem’ûne’l-Gâzi aleyhisselâm ve Kadir Gecesi
Şem’ûne’l-Gâzi hazretlerinin doğum ve vefat tarihleri hakkında kayıtlarda kesin bir bilgi yoktur. Hz. İsa’dan (a.s.) sonra dünyaya geldiği, ancak hangi asırda geldiği belli değildir. III. asırda IV. asırda yaşamış olabilir.
Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.), ashabına bir gün, İsrâiloğulları’ndan bir kişiyi anlatmıştı. Bu zât (ki o Şem’ûne’l-Gâzî’dir), bin ay Allah yolunda silâh kuşanarak cihâd etmiş, gecelerini de ibadetle geçirmişti. Müslümanlar hayretler içinde kalarak ona gıpta ettiler/imrendiler… ‘Keşke bizim ömrümüz de onunki gibi uzun olsaydı da, biz de din uğruna Allah için cihad etseydik’ dediler. Bunun üzerine Allah Tealâ, Ümmet-i Muhammed’e olan lûtuf ve merhametini beyan etmek üzere Kadir Sûresi’ni inzal edip; ‘(Size Kur’an’ın indirildiği) Kadir gecesi bin aydan daha hayırlıdır’ buyurdu. (Bkz. el-Vâhidî, Kitabu’l-Megazî, s. 486)
Bir başka kaynakta ise, şöyle denilmektedir:
Rum beldelerinden bir beldede ismine Şem’ûn bin Mesih denilen bir zat vardı. Bu zat, İncil ehlindendi. Annesi onu Allah yolunda hizmet etmesi için nezretmişti. Kavmi putlara tapıyordu. Şem’ûn’un evi şehrinden uzak bir yerdeydi.
Şem’ûn, Allah Teala’yı inkâr eden, putlara tapan sapık kavmi ile cihad edip onları Allah’a imana çağırıyordu… Tek başına yaptığı mücadelelerde-savaşlarda çok ganimet elde ediyordu… Savaşırken susadığı zaman Allah onun için bir taştan gayet leziz bir su akıtırdı. Bu su, o içip kanasıya kadar akardı… Kendisine büyük bir güç ve kuvvet verilmişti.
Ana hatlarıyla vasıflarından/özelliklerinden söz ettiğimiz bu mübarek zatın Erciyes‘in batısında bulunan ve bugün adı “Evliya Dağı” diye anılan bir dağda yaşadığı rivayeti yaygındı… Çevre halkının arasındaki adı, “Şem’ûn el-Gâzi”dir. Hatta XII. Asırda Anadolu’ya gelen Selçuklular onun mezarının üzerine güzel bir türbe yaptırmışlardır.
Çevreden derlenen hayat hikâyesindeki benzerlik, peygamberler tarihinde zikredilenlerle aynıdır.
Hikâye şöyledir:
Şem’ûn el-Gâzi, benzeri görülmemiş bir kahraman-yiğit olup kendisini hangi bağ ile bağlasalar o bağı kırıp kurtulurdu.
İman etmeyenlere karşı Allah yolunda cihad ederdi. İnanmayanlar onun karşısında aciz ve çaresiz kalmışlardı. Bu halden kurtulmak için bir hile ile çare arıyorlardı…
Yaşadıkları beldenin hâkimi, Şem’ûn’un hanımına haber gönderip,
- “Eğer kocanı öldürmede bize yardımcı olursan, seni kendime alıp istediğin her şeye kavuştururum.” dedi.
Kadın buna aldandı ve,
- “Size nasıl yardımcı olurum?” diye sordu. O da,
- “Gece uyurken onu iple iyice bağla ve bize haber ver” dedi.
Kadın bu teklifi kabul etti. Bir gece Şem’ûn uyurken onu sağlam bir iple sıkıca bağladı. Şem’ûn sabahleyin uyanıp kendisinin bağlandığını görünce, hanıma bunu niye yaptığını sordu. O da,
- “Senin çok kuvvetli olduğunu, seni bağlayan her ipi koparacağını söylerdin… Kuvvetini denemek için yaptım bunu” dedi.
Şem’ûn ses çıkarmadı… Gerildi ve bütün ipleri kırdı.
Kadın yaptığı işte başarısız kaldığını şehrin hâkimine bildirdi.
Onlar bu defa zincir gönderdiler. Onunla bağlamasını tembihlediler…
Kadın Şem’ûn’u bu defa zincirle bağladı… Şem’ûn uyanınca bu defa zincirleri bir hamlede dağıttı.
Karısına bunu niçin yaptığını sorunca,”Şem’ûn neyle bağlanırsa bağlansın hepsini kırar diye duymuştum. Onun için denedim” dedi.
Şem’ûn,
- “Doğrudur” diye cevap verdi ve ilave etti: “Ben ancak kendi saçımın teliyle bağlanırsam onu kıramam” dedi.
Kadın bunu öğrenince, bir gece de onun ellerini ve ayaklarını saçından aldığı kıllarla bağladı.
Sabahleyin uyanınca, Şem’ûn bunları kıramadı…
Kadın durumu şehrin hâkimine bildirdi… Askerleri gelip onu şehrin hâkiminin huzuruna götürdüler…
Şehrin Kralı, dört sütun üzerine inşa edilmiş bir köşkte oturuyordu.
Halkı sarayının önüne topladı…
Şem’ûn aleyhisselâmın asılması için darağacı kurdurdu… Orada asılmasını emretti.
Askerler onu, elleri kendi saçının kıllarıyla bağlı olarak darağacının önüne getirdiler…
Büyük bir kalabalık taş kesilmiş bu ezeli düşmanlarının asılacağını sabırsızlıkla bekliyorlardı…
Şem’ûn aleyhisselâm, yağlı ip boğazına geçirilmeden, darağacına baktı ve hafif tebessüm ederek, gözlerini yumup, sessiz bir şekilde Allah Telala’ya şu duada bulundu:
“Ya Rabbi! Dünyada yaşamayı, senin yolunda kâfirler ile cihad etmek için isterim. Eğer bu isteğim kalpten ve samimi ise, duamı kabul buyur ve beni kurtar. Senin yolunda cengime-cihadıma devam edeyim. Değilse zaten sana geliyorum bundan sürûr ve mutluluk duyarım.”
Şem’ûn aleyhisselâmın bu duasından sonra bir melek geldi,ellerini ve ayaklarını çözdü…
Bunun üzerine Şem’ûn aleyhisselâm şehrin hâkiminin sarayını avuçladığı gibi kendisinin asılmasını seyre gelen halkın üzerine savurdu… Böylece hem azılı düşmanı Kral hem de halkı ortadan kaldırdı…
Evine dönünce de kendisine ihanet eden kadını cezalandırdı…
Bundan sonra da yine gazalarına devam etti…
Vadesi gelince de her fani gibi vefat etti.
Ona inananlar bu defa, onu götürüp Erciyes’in zirvesine yakın bir yerde toprağa verdiler. Bu küçük tepede kendisinin zaten kuyusu vardı. Bugün halk tarafından, “Evliya Dağı” diye adlandırılan bu yerde, pâk ecdadımız Selçukluların, kabri üzerine yaptırdığı güzel bir türbenin altınde yapmaktadır.
Kabrinin boyu 4 metredir…
Başucunda ise iki çocuğuna ait mezarlar vardır.
(Aleyhi ve aleyhimüsselâmu ve alâ Nebiyyinâ hâssah)
Halis Ece
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
International
Resim
Haber
Pictures
Bilder
Makale
Video Seyret
Belgesel
Sağlık
Cihad
Hikaye
Hz. Muhammed
العربيه
Film İndir
Wallpaper
Tasavvuf
E-Kitap
Documentary
Kur’an-ı Kerim
Klip
Eğitim
Dokumentar
Mp3
Program
Dini Bilgiler
Çizgi Film
Ebook
Movie
Ahir Zaman
News
Software
Biyografi
Programm
Sohbet İzle
Verschiedenes
Video Clip
Video Klip
Edebiyat
Film Seyret
Français
Others
E-Buch
Torrent
Русский
Quran
فارسی
English Lectures
Español
Koran
Cep Telefonu
Diğer
English Mp3
Musik
Tavsiye Site
Sesli Kitap
Shqip
日本語
Beitrag
Bahasa Indonesia
Suomi
മലയാളം
Bahasa Melayu
Dutch
Italiano
Lietuvių Kalba
Maranao
Mobile
Norsk
Português
Svenska
Čeština
Азәрбајҹан
Українська
български
түркмен
اردو
الروهنجيا
ภาษาไทย
0 Comments:
Post a Comment